Çin'de ve Hint diyarlarında yüzyıllardır anlatılan bir hikâyede konu, öğrenmenin değişmeyen esasıdır.
***
Genç bir adam, değerli taşlara ilgi duyuyormuş ve mücevher ustası olmaya karar vermiş.
"Bu mesleği yapacaksam iyi bir mücevher ustası olmalıyım" diye düşünmüş ve ülkedeki en iyi mücevher ustasını aramaya başlamış. Sonunda bulmuş, yanına varmış, bir süre bekledikten sonra usta tarafından kabul edilmiş.
"Anlat, dinliyorum" demiş usta. Genç adam anlatmaya başlamış, taşlara ilgi duyduğunu ve iyi bir mücevher ustası olmaya karar verdiğini heyecanla anlatmış.
Yaşlı usta sesini çıkarmadan genç adamı dinlemiş, sözleri bitince de ona bir taş uzatmış, "Bu bir yeşim taşıdır" dedikten sonra genç adamın avucuna taşı bırakmış ve avucunu kapatmış.
"Avucunu aynen böyle kapalı tut ve bir yıl boyunca hiç açma. Bir yıl sonra tekrar gel. Haydi, şimdi güle güle" demiş ve şaşkın genç adamı öylece bırakıp kalkmış, odadan çıkmış.
Genç adam evine gitmiş, dönüşünü merakla bekleyen annesiyle babasına neler olduğunu anlatmış. Anlattıkça da kendisine çok anlamsız gelen bu davranışı ve soğuk konuşması nedeniyle kızdığı ustaya olan öfkesi artıyormuş. Günler geçmeye başlamış. Genç adam sürekli söyleniyor, ama avucunu hiç açmıyormuş.
"Nasıl böyle budalaca bir şey yapmamı ister... Bir de ülkenin en iyi mücevher ustası olacak... Bu saçmalığa bir yıl boyunca nasıl katlanacağım, böyle bir eziyetle nasıl yaşarım... Bu ne biçim ustalık... Ustalık kaprisi yapacaksa, bari en başında yapmasaydı..."
Devamlı söyleniyor, her önüne gelene ustadan yakınıyor, ama avucunu hiç açmıyormuş. Avucu kapalı uyuyor, bütün işlerini diğer eliyle yapıyormuş. Ve bu duruma da giderek alışmaya, diğer elini çok rahat kullanmaya başlamış. Uyurken dahi avucu açılıp da taş düşmesin diye hep yarı uyanık uyuyormuş.
Böylece bir yıl geçmiş, her günü zorluklarla dolu, her gecesi de yarım uykuyla yaşanmış bir yılı tamamlanmış.
Ve o gün gelmiş. Genç adam tam bir yıl sonra, büyük ustanın karşısına çıkmış. Usta bir süre beklettikten sonra yanına gelince, genç adam ne kadar saçma bulursa bulsun, bu sınavı başarıyla tamamlamış olmanın verdiği gururla elini uzatmış, avucunu açmış. "İşte taşın" demiş, "Bir yıl boyunca avucumda taşıdım, şimdi ne yapacağım?"
Yaşlı usta sakin bir sesle cevap vermiş: "Şimdi sana bir başka taş vereceğim, onu da aynı şekilde bir yıl boyunca avucunda taşıyacaksın..."
Bu söz üzerine genç adam sükûnetini kaybetmiş, bağırıp çağırmaya başlamış. Yaşlı ustayı bunaklıkla, delilikle suçlamış, mücevher ustalığını öğrenmek için gelen genç bir insana böyle eziyet ettiği için, hasta bir adam olduğunu bağıra çağıra söylemiş.
Genç adam kendisine böyle çıkışırken, yaşlı usta ona hissettirmeden bir taşı avucuna sıkıştırmış. Öfkeden yüzü kıpkırmızı genç adam, bir yandan bağırıp çağırırken avucundaki taşı hissetmiş. Durmuş, taşı biraz daha sıkmış ve heyecanla konuşmuş: "Bu taş, yeşim taşı değil usta!"
ÇOMAR
Delikanlı okuduğu üniversitede paraları har vurup harman savurunca babasından para sızdırmak için bir oyun kurmuş.
“Baba” diye aramış adamı, “Burada eğitimin nasıl ileri olduğunu anlatamam. Bir kurs var, köpeğim Çomar' a konuşmayı öğretiyor.”
“'Aman Tanrım!” demiş adam, ”Ne kadar bu kurs?”
“'1000 dolar.”
Adamcağız hemen parayı göndermiş, delikanlı da bir güzel yemiş paraları ve tekrar aramış babasını..
“Çomar müthiş konuşuyor Baba.. İnanamazsın. Ama bir kurs daha var o da okumayı öğretiyor. 2500 dolar. Yarın başlatabilirim.”
Baba göndermiş, o para da bir güzel yenmiş.
Yılsonunda babasının ziyarete geleceği gün delikanlı köpeği yok etmiş ortadan.
Adamcağız gelir gelmez;
“Çomar nasıl?” diye sormuş, “Onu görmek için sabırsızlanıyorum.”
“Baba” demiş oğlan, “Sana kötü haberlerim var. Dün sabah okula giderken Çomar her günkü gibi sabah gazetelerine göz gezdiriyordu, bana dönüp, 'Baban hâlâ o kuaför kızla kırıştırıyor mu?' demez mi?”
“Aman yavrum” diye heyecandan titreyerek ayağa kalkmış baba ,”
“O it oğlu iti annenle konuşmadan yok et!”
“O an hallettim baba”
“Yaşa! Canım oğlum benim!”
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
YONCA BADERNA
Avucun İçindeki Taş
Çin'de ve Hint diyarlarında yüzyıllardır anlatılan bir hikâyede konu, öğrenmenin değişmeyen esasıdır.
***
Genç bir adam, değerli taşlara ilgi duyuyormuş ve mücevher ustası olmaya karar vermiş.
"Bu mesleği yapacaksam iyi bir mücevher ustası olmalıyım" diye düşünmüş ve ülkedeki en iyi mücevher ustasını aramaya başlamış. Sonunda bulmuş, yanına varmış, bir süre bekledikten sonra usta tarafından kabul edilmiş.
"Anlat, dinliyorum" demiş usta. Genç adam anlatmaya başlamış, taşlara ilgi duyduğunu ve iyi bir mücevher ustası olmaya karar verdiğini heyecanla anlatmış.
Yaşlı usta sesini çıkarmadan genç adamı dinlemiş, sözleri bitince de ona bir taş uzatmış, "Bu bir yeşim taşıdır" dedikten sonra genç adamın avucuna taşı bırakmış ve avucunu kapatmış.
"Avucunu aynen böyle kapalı tut ve bir yıl boyunca hiç açma. Bir yıl sonra tekrar gel. Haydi, şimdi güle güle" demiş ve şaşkın genç adamı öylece bırakıp kalkmış, odadan çıkmış.
Genç adam evine gitmiş, dönüşünü merakla bekleyen annesiyle babasına neler olduğunu anlatmış. Anlattıkça da kendisine çok anlamsız gelen bu davranışı ve soğuk konuşması nedeniyle kızdığı ustaya olan öfkesi artıyormuş. Günler geçmeye başlamış. Genç adam sürekli söyleniyor, ama avucunu hiç açmıyormuş.
"Nasıl böyle budalaca bir şey yapmamı ister... Bir de ülkenin en iyi mücevher ustası olacak... Bu saçmalığa bir yıl boyunca nasıl katlanacağım, böyle bir eziyetle nasıl yaşarım... Bu ne biçim ustalık... Ustalık kaprisi yapacaksa, bari en başında yapmasaydı..."
Devamlı söyleniyor, her önüne gelene ustadan yakınıyor, ama avucunu hiç açmıyormuş. Avucu kapalı uyuyor, bütün işlerini diğer eliyle yapıyormuş. Ve bu duruma da giderek alışmaya, diğer elini çok rahat kullanmaya başlamış. Uyurken dahi avucu açılıp da taş düşmesin diye hep yarı uyanık uyuyormuş.
Böylece bir yıl geçmiş, her günü zorluklarla dolu, her gecesi de yarım uykuyla yaşanmış bir yılı tamamlanmış.
Ve o gün gelmiş. Genç adam tam bir yıl sonra, büyük ustanın karşısına çıkmış. Usta bir süre beklettikten sonra yanına gelince, genç adam ne kadar saçma bulursa bulsun, bu sınavı başarıyla tamamlamış olmanın verdiği gururla elini uzatmış, avucunu açmış. "İşte taşın" demiş, "Bir yıl boyunca avucumda taşıdım, şimdi ne yapacağım?"
Yaşlı usta sakin bir sesle cevap vermiş: "Şimdi sana bir başka taş vereceğim, onu da aynı şekilde bir yıl boyunca avucunda taşıyacaksın..."
Bu söz üzerine genç adam sükûnetini kaybetmiş, bağırıp çağırmaya başlamış. Yaşlı ustayı bunaklıkla, delilikle suçlamış, mücevher ustalığını öğrenmek için gelen genç bir insana böyle eziyet ettiği için, hasta bir adam olduğunu bağıra çağıra söylemiş.
Genç adam kendisine böyle çıkışırken, yaşlı usta ona hissettirmeden bir taşı avucuna sıkıştırmış. Öfkeden yüzü kıpkırmızı genç adam, bir yandan bağırıp çağırırken avucundaki taşı hissetmiş. Durmuş, taşı biraz daha sıkmış ve heyecanla konuşmuş: "Bu taş, yeşim taşı değil usta!"
ÇOMAR
Delikanlı okuduğu üniversitede paraları har vurup harman savurunca babasından para sızdırmak için bir oyun kurmuş.
“Baba” diye aramış adamı, “Burada eğitimin nasıl ileri olduğunu anlatamam. Bir kurs var, köpeğim Çomar' a konuşmayı öğretiyor.”
“'Aman Tanrım!” demiş adam, ”Ne kadar bu kurs?”
“'1000 dolar.”
Adamcağız hemen parayı göndermiş, delikanlı da bir güzel yemiş paraları ve tekrar aramış babasını..
“Çomar müthiş konuşuyor Baba.. İnanamazsın. Ama bir kurs daha var o da okumayı öğretiyor. 2500 dolar. Yarın başlatabilirim.”
Baba göndermiş, o para da bir güzel yenmiş.
Yılsonunda babasının ziyarete geleceği gün delikanlı köpeği yok etmiş ortadan.
Adamcağız gelir gelmez;
“Çomar nasıl?” diye sormuş, “Onu görmek için sabırsızlanıyorum.”
“Baba” demiş oğlan, “Sana kötü haberlerim var. Dün sabah okula giderken Çomar her günkü gibi sabah gazetelerine göz gezdiriyordu, bana dönüp, 'Baban hâlâ o kuaför kızla kırıştırıyor mu?' demez mi?”
“Aman yavrum” diye heyecandan titreyerek ayağa kalkmış baba ,”
“O it oğlu iti annenle konuşmadan yok et!”
“O an hallettim baba”
“Yaşa! Canım oğlum benim!”