Yetki alanınız ne olursa olsun hep aynı terazide değerlendirilmelidir: Vicdan…Diyeceksiniz ki hangi devirdesin? “Atı alan Üsküdar’ı geçiyor”, “Bal tutan parmağını yalar” hep yapılanları meşrulaştırma güdüsü içinde yapılan işler... Dünyada elbette bunların adaleti kısmen görülecek, görülüyor…Ama gün var ki ilahi adalet terazisi konulacak ve tüyü bitmemiş yetimin hakkı orada sorulacak! Kötü muamelede bulunduğunuz hayvanın hakkından tutunuz yan baktığınız komşunun hakkı, dedikodu ettiğiniz arkadaşınızın hakkı… Maddi manevi ne kadar haksız edindiğiniz şey varsa hesabı görülecek. O zaman ne çetin bir mahkeme olacak… Kul hakkının orada hesabı görülecek. İnce hassas terazi öyle hassas ki orada bu çetin hesabı verebilmek her yiğidin harcı değil.
Son günlerde etik değerlerin çok ötesinde yaşama hakkına bile kolayca kastedilir oldu. Özellikle küçük çocukların ve gençlerin üzerinde cinsel saldırıların sonrasında canilerce hayatlarına son verilmesi yüreklerimizi sızlatıyor. Bu iğrençliği kim yaparsa yapsın, hangi kurum yada kuruluşun çatısı altında olursa olsun, bunu önce bir insan olarak, daha sonrasında da inancımızın gereği şiddetle karşısında olduğumu ifade etmek istiyorum. Masum yavrularımıza lütfen kendi çocuğumuz gibi bakıp banane demeden yolda, sokakta, parkta hep bir sıkıntılı hali sezdiğimizde ilgili güvenlik birimlerine iletmek boynumuzun borcudur. Ancak bu yolla toplumda bu tür sapıkların emellerinin önüne set çekilmiş olur. Hepimiz anne babayız ve bu titiz yaklaşımı her zaman sergilemeliyiz.
Bu parantezi kapattıktan sonra “ Etik Değerler” manzumesinin kişilerin yaşam tarzı , hak , hukuk adaletin sağlanmasında öncü rolü düşünüldüğünde belki de herkesin hassas yaklaşımı ile daha yaşanabilir bir topluma ulaşılacaktır. Hep öncelikle karşımızdakinin bakış açısı ile dışımızdaki dünya ile empati kurarak hayata yaklaşırsak ne evimizde ne arkadaşlarımızla, ne de iş yaşamının tüm kesimleri ile problem yaşamayacağımız ortadadır. Daha fazla hoşgörü, daha fazla iyilik, daha fazla vicdan muhasebesi… Çocuklarımıza bu değerlerin ne olduğu üzerinde daha fazla hassasiyetle durulması gerekiyor. Maddiyatı hep ön plana alana bakış açısının dünyamıza getirdiği sadece kan ve gözyaşı değil mi? Daha fazla silah satmak için kardeşi kardeşe düşman eden, bölen, parçalayan güçlerin yemi olmamak için önce sokağımızdan başlamak üzere birlik ve beraberliğimizi daha sıkı bağlarla perçinlemek gerekiyor.
Kurumsal organizasyon şemasında etik değerler manzumesi olmazsa olmazların içinde yer almalıdır. Önce hangi STK, hangi özel ya da resmi kurum olsa bile herkesin vicdan muhasebesini ön planda tutarak bu yaklaşımla zamanla “ Su “ gibi aranılan kişilerin toplumda arttığı görülecektir. Buna her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Çünkü toplum vicdanı çokça zedelenir oldu. Yürekler çokça sızlar oldu. Küçücük çocukların maruz kaldığı ve insanlıkla izahı mümkün olmayan sonuçların tekrarlanmaması için öncelikle yasal yaptırımlarda da caydırıcı düzenlemelerin daha kapsamlı olarak ele alınması gerekliliği kendisini gösteriyor. “ Bana dokunmayan yılan bin yaşasın “ diye bireysel olarak denilmeye devam ederse gün gelir o yılan sizi sokar.
İşinizi elbette en iyi yapan olmanın yanında doğru ve karşındakini yanıltmadan yapabilen de olunmalıdır.maddi kaygılardan ve güdülerden uzak , dürüstçe işimizi yaparsak uzun dönemde kazanan yine biz olacağız, toplumumuz olacak.
Somut önerim ve kısaca ifade etmek gerekirse ; “ Etik değerler yaklaşımının” her alanda nasıl olabilirliği hakkında TBMM’deki yeni yasa tasarısı ile birlikte toplumun tüm kesimlerine yaygınlaştırılmasıdır. Her kesim bu değerler manzumesi üzerinde nasıl olabilirliği konusunda biraz kafa yorarsa görülecektir ki bahar kokusu gibi tüm kesimleri kaplamış. Neden olmasın?
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İdris Durmuş
Yaşamın Tüm Alanlarında Etik Değerler Olmalı
Yetki alanınız ne olursa olsun hep aynı terazide değerlendirilmelidir: Vicdan…Diyeceksiniz ki hangi devirdesin? “Atı alan Üsküdar’ı geçiyor”, “Bal tutan parmağını yalar” hep yapılanları meşrulaştırma güdüsü içinde yapılan işler... Dünyada elbette bunların adaleti kısmen görülecek, görülüyor…Ama gün var ki ilahi adalet terazisi konulacak ve tüyü bitmemiş yetimin hakkı orada sorulacak! Kötü muamelede bulunduğunuz hayvanın hakkından tutunuz yan baktığınız komşunun hakkı, dedikodu ettiğiniz arkadaşınızın hakkı… Maddi manevi ne kadar haksız edindiğiniz şey varsa hesabı görülecek. O zaman ne çetin bir mahkeme olacak… Kul hakkının orada hesabı görülecek. İnce hassas terazi öyle hassas ki orada bu çetin hesabı verebilmek her yiğidin harcı değil.
Son günlerde etik değerlerin çok ötesinde yaşama hakkına bile kolayca kastedilir oldu. Özellikle küçük çocukların ve gençlerin üzerinde cinsel saldırıların sonrasında canilerce hayatlarına son verilmesi yüreklerimizi sızlatıyor. Bu iğrençliği kim yaparsa yapsın, hangi kurum yada kuruluşun çatısı altında olursa olsun, bunu önce bir insan olarak, daha sonrasında da inancımızın gereği şiddetle karşısında olduğumu ifade etmek istiyorum. Masum yavrularımıza lütfen kendi çocuğumuz gibi bakıp banane demeden yolda, sokakta, parkta hep bir sıkıntılı hali sezdiğimizde ilgili güvenlik birimlerine iletmek boynumuzun borcudur. Ancak bu yolla toplumda bu tür sapıkların emellerinin önüne set çekilmiş olur. Hepimiz anne babayız ve bu titiz yaklaşımı her zaman sergilemeliyiz.
Bu parantezi kapattıktan sonra “ Etik Değerler” manzumesinin kişilerin yaşam tarzı , hak , hukuk adaletin sağlanmasında öncü rolü düşünüldüğünde belki de herkesin hassas yaklaşımı ile daha yaşanabilir bir topluma ulaşılacaktır. Hep öncelikle karşımızdakinin bakış açısı ile dışımızdaki dünya ile empati kurarak hayata yaklaşırsak ne evimizde ne arkadaşlarımızla, ne de iş yaşamının tüm kesimleri ile problem yaşamayacağımız ortadadır. Daha fazla hoşgörü, daha fazla iyilik, daha fazla vicdan muhasebesi… Çocuklarımıza bu değerlerin ne olduğu üzerinde daha fazla hassasiyetle durulması gerekiyor. Maddiyatı hep ön plana alana bakış açısının dünyamıza getirdiği sadece kan ve gözyaşı değil mi? Daha fazla silah satmak için kardeşi kardeşe düşman eden, bölen, parçalayan güçlerin yemi olmamak için önce sokağımızdan başlamak üzere birlik ve beraberliğimizi daha sıkı bağlarla perçinlemek gerekiyor.
Kurumsal organizasyon şemasında etik değerler manzumesi olmazsa olmazların içinde yer almalıdır. Önce hangi STK, hangi özel ya da resmi kurum olsa bile herkesin vicdan muhasebesini ön planda tutarak bu yaklaşımla zamanla “ Su “ gibi aranılan kişilerin toplumda arttığı görülecektir. Buna her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Çünkü toplum vicdanı çokça zedelenir oldu. Yürekler çokça sızlar oldu. Küçücük çocukların maruz kaldığı ve insanlıkla izahı mümkün olmayan sonuçların tekrarlanmaması için öncelikle yasal yaptırımlarda da caydırıcı düzenlemelerin daha kapsamlı olarak ele alınması gerekliliği kendisini gösteriyor. “ Bana dokunmayan yılan bin yaşasın “ diye bireysel olarak denilmeye devam ederse gün gelir o yılan sizi sokar.
İşinizi elbette en iyi yapan olmanın yanında doğru ve karşındakini yanıltmadan yapabilen de olunmalıdır.maddi kaygılardan ve güdülerden uzak , dürüstçe işimizi yaparsak uzun dönemde kazanan yine biz olacağız, toplumumuz olacak.
Somut önerim ve kısaca ifade etmek gerekirse ; “ Etik değerler yaklaşımının” her alanda nasıl olabilirliği hakkında TBMM’deki yeni yasa tasarısı ile birlikte toplumun tüm kesimlerine yaygınlaştırılmasıdır. Her kesim bu değerler manzumesi üzerinde nasıl olabilirliği konusunda biraz kafa yorarsa görülecektir ki bahar kokusu gibi tüm kesimleri kaplamış.
Neden olmasın?