Yaklaşık bir haftadır Artvin ili, Arhavi İlçesi Soğucak köyündeyim. İple çektiğim ve kalan günleri adeta teker teker saydığım dede evinden siz değerli okurlarıma bu satırları kaleme alıyorum. Amcamın evinin dışında üstü kapalı ve tamamıyla etrafı açık ortamda yağmur sesinin verdiği ilhamla satırlar dökülüyor. 700 metre rakımlı, içinden derenin geçtiği vadide, ormanlarla kaplı doğa insanın tüm hücreleri yeniliyor. Dere sesi ve kuş sesleri birbirine karışıyor. İçinize çektiğiniz oksijen ile adeta doyuyorsunuz. Karşı vadide birbirinden uzak evler Karadeniz bölgesinin adeta tablo olarak sizin saatler boyu sıkılmadan izlemenize yol açıyor. Saatler geçiyor ve sıkılmıyorsunuz. Vadide yankılanan atmaca sesi sizi o yöne doğru yönlendiriyor. Yağmur altında ekmeğini çıkartmak için dik yamaçlarda çay toplamaya çalışan insanlar için geçim gerçekten zor. Ağustos ayında bacalardan çıkan dumanlar doğaya insan eli ile karışan tek şey. Ses olarak da günde 5-10 arabanın verdiği gürültüyü saymazsak kalbinizin atış sesini duyabiliyorsunuz adeta. Geçim gerçekten zor. Göç vermiş ama yine de dede yurdu diyen yediden yetmiş yediye yinede unutulmayan, unutulmayacak hatıralar capcanlı. Belki de bizi buraya bağlayan bu hatıralar. Seksenini aşmış babaannem gelirken ”Yavrum ayaklarını bastığın, ellerini değdiğin evimize selam söyle “ derken gözlerinin içinden buraya olan hasret ve sevgisini görebiliyorum. Sağlık problemleri olmasa bir an bile düşünmeden 1200 km. mesafeyi bir çırpıda gelmeye razı.
Köy böyle iken yayla apayrı bir kategori. Kaçkarların değişik rakımlarında değişik adlarla birkaç tane yayla ardı ardına. O zamanın zor şartlarında insanlar hayvanlarıyla birlikte yürüyerek yaylaya giderlerdi. Ağustos ortasında kazakla gezersiniz, aynı zamanda yemeğini de pişirdiğiniz ateşin dumanı yayla konaklarını sarar. Bulutların üzerinde adeta “Bulut Denizi” sizi göz alabildiğince uzaklara götürür. Yayla havası çok değişkendir. Evvelki sene başımıza geldi. Güneşli hava kendini bir anda doluya bırakmıştı. Fındık büyüklüğündeki dolu ile 5-10 dakikada ortalık bembeyaz oldu. Hatta çadır açmak zorunda kalmıştık.
Neden bu satırı kaleme alıyorum dersiniz. Doğa sevgisi ve doğanın yaşamımızdaki vazgeçilemez yeri. Yurdumuzun her bir köşesindeki doğa, tabiat ve vazgeçilemez, göz ardı edilemez tabiatımız gelecek nesillere bırakabileceğimiz en önemli değerlerimiz. Kirletmek,yok etmez, zarar vermek kolay ama korumak, olduğu gibi bırakabilmek işin zoru.Köyde yola çocukların attığı cipsi paketleri gözünüze adeta batıyor ve onları alıp çöpe atmak ihtiyacını hissediyorsunuz. Çünkü doğaya aykırı geliyor.
Gelecek nesillere bozulmamış ve tahrip olmamış çevreyi bırakabilmek te gerçekten zor. Çünkü daha fazla para kazanma adına, tamamıyla daha az maliyet öngörüsü ile geri dönülemez zararlar ile karşılaşmıyor muyuz? Yalova gündeminde olan çevresel konular güncelliğini korumuyor mu? Yurdumuzun hangi köşesi olursa olsun doğaya yönelik her türlü tehdit karşısında aklı selim ve bağcıyı dövmek yerine üzüm yeme adına yapılabilecek çok şeyin olduğunu söyleyebiliriz.Doğa ile ne kadar barışık olursak o kadar geleceğimiz garanti altında olacaktır. Yoksa temiz bir nefes hava ve bir yudum suya hasret kalırız. Tabiata kirletilme lüksü olmayan , kendi sağlığımız kadar önem ve değere sahip olduğu öngörüsü ile hepimizin gelecek nesillere bırakacığımız yaklaşımı göstermeliyiz.Yoksa bilim kurgu filmlerinde olduğu gibi bir bardak temiz suya muhtaç olacağımız günlerle karşı karşıya kalabiliriz.
Havadan sudan bir yazı. Hava ve suyun ne derece önemli olduğunun özellikle bugünün çocuklarına verebilmek adına içinde bulunduğum ortamdan da ilham alarak siz değerli okurlarım aktarmaya çalıştım.
Merak eden okurlarım için facebook ta kişisel profilimden fotoğraflarına da ulaşabileceğiniz tabiata, sevgi ile yaklaşılarak yapılacak çok şeyin olduğu ve koruma ve devam ettirilme adına herkesin üzerine bir pay olduğu sonucu ile selam ve saygılarımı sunarım.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İdris Durmuş
Havadan Sudan
Yaklaşık bir haftadır Artvin ili, Arhavi İlçesi Soğucak köyündeyim. İple çektiğim ve kalan günleri adeta teker teker saydığım dede evinden siz değerli okurlarıma bu satırları kaleme alıyorum. Amcamın evinin dışında üstü kapalı ve tamamıyla etrafı açık ortamda yağmur sesinin verdiği ilhamla satırlar dökülüyor. 700 metre rakımlı, içinden derenin geçtiği vadide, ormanlarla kaplı doğa insanın tüm hücreleri yeniliyor. Dere sesi ve kuş sesleri birbirine karışıyor. İçinize çektiğiniz oksijen ile adeta doyuyorsunuz. Karşı vadide birbirinden uzak evler Karadeniz bölgesinin adeta tablo olarak sizin saatler boyu sıkılmadan izlemenize yol açıyor. Saatler geçiyor ve sıkılmıyorsunuz. Vadide yankılanan atmaca sesi sizi o yöne doğru yönlendiriyor. Yağmur altında ekmeğini çıkartmak için dik yamaçlarda çay toplamaya çalışan insanlar için geçim gerçekten zor. Ağustos ayında bacalardan çıkan dumanlar doğaya insan eli ile karışan tek şey. Ses olarak da günde 5-10 arabanın verdiği gürültüyü saymazsak kalbinizin atış sesini duyabiliyorsunuz adeta. Geçim gerçekten zor. Göç vermiş ama yine de dede yurdu diyen yediden yetmiş yediye yinede unutulmayan, unutulmayacak hatıralar capcanlı. Belki de bizi buraya bağlayan bu hatıralar. Seksenini aşmış babaannem gelirken ”Yavrum ayaklarını bastığın, ellerini değdiğin evimize selam söyle “ derken gözlerinin içinden buraya olan hasret ve sevgisini görebiliyorum. Sağlık problemleri olmasa bir an bile düşünmeden 1200 km. mesafeyi bir çırpıda gelmeye razı.
Köy böyle iken yayla apayrı bir kategori. Kaçkarların değişik rakımlarında değişik adlarla birkaç tane yayla ardı ardına. O zamanın zor şartlarında insanlar hayvanlarıyla birlikte yürüyerek yaylaya giderlerdi. Ağustos ortasında kazakla gezersiniz, aynı zamanda yemeğini de pişirdiğiniz ateşin dumanı yayla konaklarını sarar. Bulutların üzerinde adeta “Bulut Denizi” sizi göz alabildiğince uzaklara götürür. Yayla havası çok değişkendir. Evvelki sene başımıza geldi. Güneşli hava kendini bir anda doluya bırakmıştı. Fındık büyüklüğündeki dolu ile 5-10 dakikada ortalık bembeyaz oldu. Hatta çadır açmak zorunda kalmıştık.
Neden bu satırı kaleme alıyorum dersiniz. Doğa sevgisi ve doğanın yaşamımızdaki vazgeçilemez yeri. Yurdumuzun her bir köşesindeki doğa, tabiat ve vazgeçilemez, göz ardı edilemez tabiatımız gelecek nesillere bırakabileceğimiz en önemli değerlerimiz. Kirletmek,yok etmez, zarar vermek kolay ama korumak, olduğu gibi bırakabilmek işin zoru.Köyde yola çocukların attığı cipsi paketleri gözünüze adeta batıyor ve onları alıp çöpe atmak ihtiyacını hissediyorsunuz. Çünkü doğaya aykırı geliyor.
Gelecek nesillere bozulmamış ve tahrip olmamış çevreyi bırakabilmek te gerçekten zor. Çünkü daha fazla para kazanma adına, tamamıyla daha az maliyet öngörüsü ile geri dönülemez zararlar ile karşılaşmıyor muyuz? Yalova gündeminde olan çevresel konular güncelliğini korumuyor mu? Yurdumuzun hangi köşesi olursa olsun doğaya yönelik her türlü tehdit karşısında aklı selim ve bağcıyı dövmek yerine üzüm yeme adına yapılabilecek çok şeyin olduğunu söyleyebiliriz.Doğa ile ne kadar barışık olursak o kadar geleceğimiz garanti altında olacaktır. Yoksa temiz bir nefes hava ve bir yudum suya hasret kalırız. Tabiata kirletilme lüksü olmayan , kendi sağlığımız kadar önem ve değere sahip olduğu öngörüsü ile hepimizin gelecek nesillere bırakacığımız yaklaşımı göstermeliyiz.Yoksa bilim kurgu filmlerinde olduğu gibi bir bardak temiz suya muhtaç olacağımız günlerle karşı karşıya kalabiliriz.
Havadan sudan bir yazı. Hava ve suyun ne derece önemli olduğunun özellikle bugünün çocuklarına verebilmek adına içinde bulunduğum ortamdan da ilham alarak siz değerli okurlarım aktarmaya çalıştım.
Merak eden okurlarım için facebook ta kişisel profilimden fotoğraflarına da ulaşabileceğiniz tabiata, sevgi ile yaklaşılarak yapılacak çok şeyin olduğu ve koruma ve devam ettirilme adına herkesin üzerine bir pay olduğu sonucu ile selam ve saygılarımı sunarım.