Bir zamanlar Yalova, yeşil ve mavinin ortasında, pırıl pırıl kumsalları ve tertemiz havasıyla sakin ve sessiz bir huzur kentiydi.
Özellikle emekliler ve yazlıkçılar Yalova’yı tercih ediyor; Yalova yaşanası bir yer olma vasfını özenle koruyordu.
Kısacası, Yalova özel ve ayrıcalıklıydı !.. Farklılıkları da vardı!..
Ben Yalova’ya 1993’te yerleşmeme rağmen, daha önce de geldiğim için hatırlıyorum…
Eskiden Yalova’dan geçenler veya Yalova’dan bir yere gidenler, yanlarında mutlaka “Yalova Ekmeği” götürürlerdi. Yalova’da yapılan ekmekleri yemek bir zevkti.
Ne oldu, neden oldu bilmiyorum. O eski Yalova ekmekleri kalmadı. Yine lezzetli, yine zevkle yeniyor ama, sonuçta Yalova’dan gidenler yanlarında artık Yalova’da yapılan ekmeklerden götürmüyor !..
Yalova pazarı ünlüydü !..Adalar’dan, Kartal’dan vapurlarla gelenler, Yalova’da kurulan “Cumartesi Pazarı” nda alış veriş yapar, büyük bir keyifle Yalova’da yetişen doğal sebze ve meyvelerden alırlar, güle oynaya geldikleri yerlere dönerlerdi.
Artık, kimse Adalar veya Kartal’dan Yalova’ya alış verişe gelmiyor !..
Atıklar yüzünden Marmara Denizi hemen hemen girilemez hale gelince, yazlıkçılar da eskisi gibi gelmez oldu.
O eski tertemiz havanın kaldığı da söylenemez!..
80’li yılların sonunda, Karamürsel’den Yalova’ya doğru bir grup akademisyen gelirken, sahilde, birinci sınıf turizm ve tarım alanında kurulan sanayi tesislerini görünce, beynimizden vurulmuş gibi olmuştuk. O günkü duygularımı hiç unutmadım !..
Sonra, Yalova’da Taşköprü’de, Sanayi Bakanlığı’nın “…İlin güneyi ve batısı tamamen ormanlık alanlarla kaplı, geriye kalan eğimi yapılaşmaya müsait 1, 2 ve 3 ncü sınıf tarım alanlarından oluştuğu ve odanız ( Yalova Ticaret ve Sanayi Odası) tarafından önerilen alanın da 1 ve 2 nci sınıf tarım arazilerinden oluşması, sulama sahasında olması, hakim rüzgâr yönü itibariyle şehri olumsuz etkilemesinden dolayı uygun görülmemiştir” şeklindeki raporlarına rağmen, bir Organize Sanayi Bölgesi kurulması gündeme geldi. Bunda ısrar edildi.
Konu gündemden hiç düşmedi.
Birden, Hersek bölgesinde tersanelerin kurulması gündeme giriverdi.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin Aralık 2005’te hazırladığı, Yalova Subaşı Tersane Bölgesi Raporu’nda: “ Tersane yeri olarak belirlenecek alanların arkasında, verimli tarım toprakları değil, dağlık- tepelik alanlar olmalıdır. Tersane bölgesi belli bir su derinliği gerektirdiğinden, sığ alanlar tercih edilip denizin yüzlerce metre doldurulması yerine, dolgu gerektirmeyen yeterli derinlikte suya sahip bölgeler seçilmelidir. Yalova- Altınova- Subaşı Beldesi’ni kapsayan alanda tersane kurulması amaçlı her türlü çalışma durdurulmalıdır.” (Sayfa 45) şeklinde belirtilen açıklamalara itibar edilmedi.
Tersaneler resmen desteklenip teşvik edildi.
Tersaneler neden yapıldı? (İddiaya göre) Yalova’da işsizliği önlemek için değil mi? Bakın açıklamaya…
“Tersanede çalışacak iş gücünü sağlamak amacıyla açılan iş garantili istihdam kursuna 1900 kişi başvuruda bulunmuş, bunun 1100’ü kursa hiç katılmamış. İlk 400 kursiyerin ardından Mart ayında sertifika alacak ikinci 400 kişilik guruptan ancak 310’u kursa devam etmiş.”
Hemen arkadan dendi ki: “Yarın kimse çıkıp da bu bölgenin gençleri tersanede istihdam edilmedi, demesin.”
Bu ifadeleri kimin söylediğini merak edenler, bu sitedeki arşivden kolayca bulabilirler.
Kısacası, Yalovalı tersanelere istenen rağbeti göstermedi, dışarıdan çalışmak için gelenlere iş alanları açılmış oldu.
İlginçtir, Yalova’da hem işsizlik, hem de iç göç artıyor.
Bir zamanlar sakin ve huzurlu ortamıyla emeklilerin ve yazlıkçıların akın ettiği Yalova, artık iş bulma ümidiyle gelenlerin yaşadığı bir varoş kente dönüştü/ dönüşüyor.
Bu durumun Yalova’nın gelecekte sosyo/ekonomik/ kültürel yapısında neleri değiştireceğini göreceğiz.
Tersane olgusu daha tam olarak kavranamadan, Termik Santral yapımı gündeme geldi.
Yalova’nın gelecekte ne olacağını görmek için önümüzde çok çarpıcı örnekler var. Örneğin, Muğla Yatağan Kömür Yakıtlı Termik Santralı, bize oldukça anlamlı mesajlar veriyor.
Çok küçük bir azınlık dışında, Yalovalı ya da Yalova’da yaşayanlar, Termik Santralın bacasından çıkan dumanın yanında, santralden çıkan kül tozlarının yapacağı tahribatı ve yağacak yağmurun küllerin içindeki toksit maddeleri yer altı sularına karıştırarak meydana getireceği, büyük tehlikenin tam olarak farkında değil !..
Bir kaç sene önce, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından, “Turizm Kenti Yalova” konulu, bir panel tertiplenmiş ve burada yayla turizminin yarar ve zararları uzun uzun anlatılmıştı.
Bakanlıktan gelen ilgili konuşmacı, yaylalara yapılan sunî ve son derece çirkin yapıların önüne geçilemediğini, bunlara karşı hiçbir cezaî müeyyide uygulanamadığını, yaylalara gidişler kolaylaştıkça, yaylaların yaylalıktan çıktığını, çok açık ve net bir biçimde anlatmış ve resimlerle göstermişti.
Buna rağmen, ortaya atılan ( hiçbir zaman benimseyip sıcak bakmadığım) “Yeşil- Mavi Yol Projesi” ile, sanki yaylalara çıkış teşvik edildi.
Üstüne üstlük yaylalara Mardin evleri- ki bu evler taştan olur- yapılacağı, buralara elektrik ve su götürüleceği müjdelendi.
Bitmedi !..
Termik Santrallerinin havayı ve çevreyi kirleteceği kamuoyunda tartışılırken, Yalova Üniversitesi birinci sınıf tarım arazisi olan TİGEM topraklarına göz dikti.
Yahu ne oluyor demeye kalmadı.
Şimdi de, VOPAK Kimyasal ve Atık Depolama Şirketi’nin, Yalova Taşköprü’de VOPAK Marmara Terminali’ni kurmak istediği haberi ortaya bomba gibi düştü.
Açıklamalara göre, Taşköprü’de kurulmak istenen Kimyasal Depolama Tesisi’nde: 79 tankta 360.000 m3 kimyasal ve petrol ürünleri, 59 tankta 175.000 m3 kimyasallar ve bitkisel yağlar ve 12 tankta 175.000 m3 petrol ürünleri olmak üzere toplam 150 tankta 710.000 m3 akrilonitril ve asetik asit, asetik anhidrit, aseton, akrilik asit, yüksek viskozite baz yağlar, butik setat, butik akrilat, kostik soda%20, dietilen glikol, etonol, sülfirik asit, metanol ,vb ürün depolanacakmış..
Kent Konseyi Başkanı Sayın Şükrü Önder, VOPAK ile ilgili ÇED halkı bilgilendirme toplantısında, 50 000 ölçekli Körfez Çevre Düzeni Planı ve 25 000 ölçekli Yalova Çevre Düzeni Planı ile ilgili olarak, 50 000 ‘lik plânda yürütmeyi durdurma, 25 000’likte de sanayi alanlarının mahkemece iptali kararlarının olduğunu hatırlatarak, yaşanan durumda hukuki anlamda bu tesisin ÇED toplantısına izin verilmemesi gerektiğini ifade etti. Önder, “Fay hattının üzerinde ve depremi yaşamış bir şehirde böyle bir tesisin varlığı tehlikedir” diye konuştu.
Bu tespiti bir yere not alın!
Benim için önemli olan, bir takım sanayi tesislerinin rekabet gücünü kaybedip kaybetmemesi değil, Yalova’nın gelecekte sağlıklı- yaşanabilir bir kent olma özelliğini kaybedip, kaybetmemesidir.
Benim, gelecek nesillerin sağlığı ve doğal çevre için duyduğum endişe daha fazladır.
Yazımın ilk satırı, “ Bir zamanlar Yalova, yeşil ve mavinin ortasında, pırıl pırıl kumsalları ve tertemiz havasıyla sakin ve sessiz bir huzur kentiydi” şeklindeydi.
İnanın, işte o kaybolan Zümrüt Yalova’yı arıyorum.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Akyol
Zümrüt Yalova’yı Arıyorum
Bir zamanlar Yalova, yeşil ve mavinin ortasında, pırıl pırıl kumsalları ve tertemiz havasıyla sakin ve sessiz bir huzur kentiydi.
Özellikle emekliler ve yazlıkçılar Yalova’yı tercih ediyor; Yalova yaşanası bir yer olma vasfını özenle koruyordu.
Kısacası, Yalova özel ve ayrıcalıklıydı !.. Farklılıkları da vardı!..
Ben Yalova’ya 1993’te yerleşmeme rağmen, daha önce de geldiğim için hatırlıyorum…
Eskiden Yalova’dan geçenler veya Yalova’dan bir yere gidenler, yanlarında mutlaka “Yalova Ekmeği” götürürlerdi. Yalova’da yapılan ekmekleri yemek bir zevkti.
Ne oldu, neden oldu bilmiyorum. O eski Yalova ekmekleri kalmadı. Yine lezzetli, yine zevkle yeniyor ama, sonuçta Yalova’dan gidenler yanlarında artık Yalova’da yapılan ekmeklerden götürmüyor !..
Yalova pazarı ünlüydü !..Adalar’dan, Kartal’dan vapurlarla gelenler, Yalova’da kurulan “Cumartesi Pazarı” nda alış veriş yapar, büyük bir keyifle Yalova’da yetişen doğal sebze ve meyvelerden alırlar, güle oynaya geldikleri yerlere dönerlerdi.
Artık, kimse Adalar veya Kartal’dan Yalova’ya alış verişe gelmiyor !..
Atıklar yüzünden Marmara Denizi hemen hemen girilemez hale gelince, yazlıkçılar da eskisi gibi gelmez oldu.
O eski tertemiz havanın kaldığı da söylenemez!..
80’li yılların sonunda, Karamürsel’den Yalova’ya doğru bir grup akademisyen gelirken, sahilde, birinci sınıf turizm ve tarım alanında kurulan sanayi tesislerini görünce, beynimizden vurulmuş gibi olmuştuk. O günkü duygularımı hiç unutmadım !..
Sonra, Yalova’da Taşköprü’de, Sanayi Bakanlığı’nın “…İlin güneyi ve batısı tamamen ormanlık alanlarla kaplı, geriye kalan eğimi yapılaşmaya müsait 1, 2 ve 3 ncü sınıf tarım alanlarından oluştuğu ve odanız ( Yalova Ticaret ve Sanayi Odası) tarafından önerilen alanın da 1 ve 2 nci sınıf tarım arazilerinden oluşması, sulama sahasında olması, hakim rüzgâr yönü itibariyle şehri olumsuz etkilemesinden dolayı uygun görülmemiştir” şeklindeki raporlarına rağmen, bir Organize Sanayi Bölgesi kurulması gündeme geldi. Bunda ısrar edildi.
Konu gündemden hiç düşmedi.
Birden, Hersek bölgesinde tersanelerin kurulması gündeme giriverdi.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin Aralık 2005’te hazırladığı, Yalova Subaşı Tersane Bölgesi Raporu’nda: “ Tersane yeri olarak belirlenecek alanların arkasında, verimli tarım toprakları değil, dağlık- tepelik alanlar olmalıdır. Tersane bölgesi belli bir su derinliği gerektirdiğinden, sığ alanlar tercih edilip denizin yüzlerce metre doldurulması yerine, dolgu gerektirmeyen yeterli derinlikte suya sahip bölgeler seçilmelidir. Yalova- Altınova- Subaşı Beldesi’ni kapsayan alanda tersane kurulması amaçlı her türlü çalışma durdurulmalıdır.” (Sayfa 45) şeklinde belirtilen açıklamalara itibar edilmedi.
Tersaneler resmen desteklenip teşvik edildi.
Tersaneler neden yapıldı? (İddiaya göre) Yalova’da işsizliği önlemek için değil mi? Bakın açıklamaya…
“Tersanede çalışacak iş gücünü sağlamak amacıyla açılan iş garantili istihdam kursuna 1900 kişi başvuruda bulunmuş, bunun 1100’ü kursa hiç katılmamış. İlk 400 kursiyerin ardından Mart ayında sertifika alacak ikinci 400 kişilik guruptan ancak 310’u kursa devam etmiş.”
Hemen arkadan dendi ki: “Yarın kimse çıkıp da bu bölgenin gençleri tersanede istihdam edilmedi, demesin.”
Bu ifadeleri kimin söylediğini merak edenler, bu sitedeki arşivden kolayca bulabilirler.
Kısacası, Yalovalı tersanelere istenen rağbeti göstermedi, dışarıdan çalışmak için gelenlere iş alanları açılmış oldu.
İlginçtir, Yalova’da hem işsizlik, hem de iç göç artıyor.
Bir zamanlar sakin ve huzurlu ortamıyla emeklilerin ve yazlıkçıların akın ettiği Yalova, artık iş bulma ümidiyle gelenlerin yaşadığı bir varoş kente dönüştü/ dönüşüyor.
Bu durumun Yalova’nın gelecekte sosyo/ekonomik/ kültürel yapısında neleri değiştireceğini göreceğiz.
Tersane olgusu daha tam olarak kavranamadan, Termik Santral yapımı gündeme geldi.
Yalova’nın gelecekte ne olacağını görmek için önümüzde çok çarpıcı örnekler var. Örneğin, Muğla Yatağan Kömür Yakıtlı Termik Santralı, bize oldukça anlamlı mesajlar veriyor.
Çok küçük bir azınlık dışında, Yalovalı ya da Yalova’da yaşayanlar, Termik Santralın bacasından çıkan dumanın yanında, santralden çıkan kül tozlarının yapacağı tahribatı ve yağacak yağmurun küllerin içindeki toksit maddeleri yer altı sularına karıştırarak meydana getireceği, büyük tehlikenin tam olarak farkında değil !..
Bir kaç sene önce, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından, “Turizm Kenti Yalova” konulu, bir panel tertiplenmiş ve burada yayla turizminin yarar ve zararları uzun uzun anlatılmıştı.
Bakanlıktan gelen ilgili konuşmacı, yaylalara yapılan sunî ve son derece çirkin yapıların önüne geçilemediğini, bunlara karşı hiçbir cezaî müeyyide uygulanamadığını, yaylalara gidişler kolaylaştıkça, yaylaların yaylalıktan çıktığını, çok açık ve net bir biçimde anlatmış ve resimlerle göstermişti.
Buna rağmen, ortaya atılan ( hiçbir zaman benimseyip sıcak bakmadığım) “Yeşil- Mavi Yol Projesi” ile, sanki yaylalara çıkış teşvik edildi.
Üstüne üstlük yaylalara Mardin evleri- ki bu evler taştan olur- yapılacağı, buralara elektrik ve su götürüleceği müjdelendi.
Bitmedi !..
Termik Santrallerinin havayı ve çevreyi kirleteceği kamuoyunda tartışılırken, Yalova Üniversitesi birinci sınıf tarım arazisi olan TİGEM topraklarına göz dikti.
Yahu ne oluyor demeye kalmadı.
Şimdi de, VOPAK Kimyasal ve Atık Depolama Şirketi’nin, Yalova Taşköprü’de VOPAK Marmara Terminali’ni kurmak istediği haberi ortaya bomba gibi düştü.
Açıklamalara göre, Taşköprü’de kurulmak istenen Kimyasal Depolama Tesisi’nde: 79 tankta 360.000 m3 kimyasal ve petrol ürünleri, 59 tankta 175.000 m3 kimyasallar ve bitkisel yağlar ve 12 tankta 175.000 m3 petrol ürünleri olmak üzere toplam 150 tankta 710.000 m3 akrilonitril ve asetik asit, asetik anhidrit, aseton, akrilik asit, yüksek viskozite baz yağlar, butik setat, butik akrilat, kostik soda%20, dietilen glikol, etonol, sülfirik asit, metanol ,vb ürün depolanacakmış..
Kent Konseyi Başkanı Sayın Şükrü Önder, VOPAK ile ilgili ÇED halkı bilgilendirme toplantısında, 50 000 ölçekli Körfez Çevre Düzeni Planı ve 25 000 ölçekli Yalova Çevre Düzeni Planı ile ilgili olarak, 50 000 ‘lik plânda yürütmeyi durdurma, 25 000’likte de sanayi alanlarının mahkemece iptali kararlarının olduğunu hatırlatarak, yaşanan durumda hukuki anlamda bu tesisin ÇED toplantısına izin verilmemesi gerektiğini ifade etti. Önder, “Fay hattının üzerinde ve depremi yaşamış bir şehirde böyle bir tesisin varlığı tehlikedir” diye konuştu.
Bu tespiti bir yere not alın!
Benim için önemli olan, bir takım sanayi tesislerinin rekabet gücünü kaybedip kaybetmemesi değil, Yalova’nın gelecekte sağlıklı- yaşanabilir bir kent olma özelliğini kaybedip, kaybetmemesidir.
Benim, gelecek nesillerin sağlığı ve doğal çevre için duyduğum endişe daha fazladır.
Yazımın ilk satırı, “ Bir zamanlar Yalova, yeşil ve mavinin ortasında, pırıl pırıl kumsalları ve tertemiz havasıyla sakin ve sessiz bir huzur kentiydi” şeklindeydi.
İnanın, işte o kaybolan Zümrüt Yalova’yı arıyorum.