Bir televizyon kanalında, 9 Kasım 2024 günü, Yalova’ dan canlı bir yayınlanan bir programda Yürüyen Köşk tanıtılmaya çalışıldı. Ki bu köşkün adı, yapıldığı dönemde “Gazi Köşkü” idi…
Hayretler içinde izledim. Ne Atatürk’ ün Yalova sevgisi, ne Atatürk’ ün Yalova’ da yaptıkları ve yapmak istedikleri, ne Atatürk’ ün Termal’ i dünyaca ünlü bir sağlık merkezi yapmak için yaptıkları ve ne de Atatürk’ ün doğa sevgisi anlatıldı. Atatürk’ ün Yalova’ da neden iki çiftliği satın aldığı ve neden bu çiftliklere önem verdiği konusunun adı bile geçmedi. Tabi çiftliklerin son durumu da…
Yetkililere soruyorum, Yalova’ yı anlatacak bir Yalovalı bulamadınız mı?
Bazı konulara kısaca değineceğim ama öncelikle bir hususa dikkatinizi çekmek isterim. Yalova’ da Yürüyen Köşk tanıtılmak istenirken maksadı aşmamak gerekiyor. 29 Ekim Cumhuriyet kutlamaları gibi bazı etkinliklerin yapılması için köşkün içinde bulunan alanın büyütülmek istenmesi ve kafenin yerinin değiştirilmesi, doğanın tahribatına yol açar. Zaten Araştırma Enstitüsü arazisinden yeterli bir alan koparıldı. Her fırsatta da buradan arazi koparılmaya çalışılıyor. Daha fazlası amaca hizmet etmez. Toplum olarak çevre bilincinin farkında olmamızın gerçeği ortadadır! Atatürk’ ün doğa sevgisini gösteriyor diye Yürüyen Köşk’ ü gündeme getirirken, doğanın tahribatını kolaylaştırabilecek oluşumlardan uzak durmak gerekir. Üstelik benim sorumluluğumda değil diyerek, elindekini koruyamazken…
***
Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü, bir gen merkezidir. Denizden esen rüzgârların egemen olduğu bu bölgede, köşkün civarına motorlu araçların girmemesi gerekir.
***
Program, su deposunun yanındaki Atatürk büstü önünde başladı. Atatürk büstü, 1983 yılında, dönemin Yalova Kaymakamı Orhan Aykan tarafından açılmıştı. Büst kitabesinde :” Milletin Çiftlikteki İmkânlarını Asrî ve İktisadî Tedbirlerle En Yüksek Seviyeye çıkarmalıyız. Ankara, 1.3.1922” yazılıydı.
Televizyondaki programda, anıtın kitabesinde, Atatürk’ e ait olduğu söylenen “Tabiata saygı, aklın vicdanıdır” diye bir ifade gördüm.
Neden orijinal ifade kaldırılmış ya da değiştirilmiş, anlamadım!
***
Köşk’ ün yapılış ve bulunduğu yerden kaldırılmasına gelmeden önce, sunucunun açıkladığının aksine, bu kaydırma ya da yürütme işleminin dünyada tek olmadığını belirtmek gerekiyor.
Günümüzde, pek çok ülkede ağaçlar bulundukları yerden kökleriyle birlikte sökülerek bir başka yere nakledilebilmektedir. Pek çok çok katlı betonarme bina da uygun yöntemlerle kaydırılmakta ya da yer değiştirmektedir. Örneğin 2013 yılında Azerbaycan’ ın başkenti Bakü’ de, yeni yapılan parkın yanında bulunan ve yolla kesişen 105 yıllık bina, 10 metre kaydırıldı. Binanın uzunluğu 52, genişliği 35, yüksekliği ise 20 metre, toplam ağırlığı ise 18 bin ton idi.
2012 yılında, İsviçre’ nin Zürih kantonu Oerlikon semtinde bulunan 122 yıllık tarihî bir bina yakınlardaki demiryolunun genişletilmesi amacıyla yolun 60 metre aşağısına taşındı. 1876 yılında kurulan bina makina, silâh ve lokomotif imalâtında kullanılıyordu. İsviçre Devleti demiryolunun genişletilmesi için binanın yıkılmasını öngörüyordu ancak mahalle sakinleri endüstri devriminin bir simgesi olan binanın yıkıma izin vermedi. 6 200 tonluk binanın altına özel bir ray sistemi döşendi ve bina bu ray sisteminin üzerinde 60 metre kaydırıldı. Taşıma işlemi, saatte 4 metre hızla gerçekleşti ve toplamda iki gün sürdü.
Kısacası, Yalova’ da bir köşkün yürütülmesi olayı dünyada ilktir ama günümüzde tek değildir!
***
Programda anlatılanlar içinde gerçekle bağlaşmayan yerler dikkatimi çekti. “Köşk, üç haftada yapıldı, 3 günde kaydırıldı” gibi ifadeleri duyunca oldukça şaşırdım. Bu ifadeye katılmıyorum!
Uzun uzun anlatmak yerine kısaca özetlemekle yetineceğim.
Atatürk, köşkün yapılması talimatını 21 Ağustos 1929 günü verdi. O zamanki kuruluşu ve adıyla Millet Çiftliği’nde deniz kenarındaki muhteşem görünüşlü tarihî çınarın yanına hemen iki katlı küçük bir köşk yapımına başlandı. 13 Eylül 1929 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde: “ Gazi Hazretleri’nin Yalova Millet Çiftliği’nde inşa edilen köşkü ikmal edilmiştir.” şeklinde konuyla ilgili haber yer almaktadır. Bu habere göre köşk, Atatürk’ün yapılsın dediği 21 Ağustos’tan 22 gün sonra tamamlanmıştır. Niyazi Ahmet Banoğlu’ nun, “Atatürk’ ün İstanbul’ daki Günleri” adlı eserinde de, “Atatürk’ ün Millet Çiftliği’ ndeki köşkü, 12 Eylül 1929’ da tamamlanmıştır” ifadesi vardır. Ancak, 1930 yılı Ağustos ayında köşkün kaydırılması sırasında çekilen fotoğraflar ile o dönem Çiftlik Müdürü olan Sayın Necati Turgay’ ın ( sonradan elde edilen) anıları, gazete haberinin doğru olmadığını göstermektedir.
Necati Turgay: “Köşkün yapımı henüz tamamlanmamıştı. Atatürk, köşkün yerini beğenmedi. Büyük terasta oturdukları zaman çok sevdikleri denizi ve doğayı, Yalova’nın çok güzel olan gurubunu seyredemiyorlardı. Büyük çınar ağacının gölgesi görüşü tamamen kapıyordu. Dolayısı ile ne gurup ne deniz görülüyordu.”
Sayın Necati Turgay, bu ifadeyi, 1930 yılının ağustos ayında köşkün doğuya doğru kaydırılmasını anlatırken kullanmaktadır. Buna göre 1930 yılı ağustos ayında köşkün inşaatı tamamlanmamıştır.
12 Eylül 1929 tarihli ve 1287 sayılı Milliyet gazetesinin haberi ise şu şekildedir: “ Yalova’ daki imar faaliyetleri devam etmektedir. Gazi Hazretlerinin yapılmakta olan köşkü bitmiştir. Köşke kaplıca suları sevk olunarak banyo teşkilâtı yapılmıştır. Gazi Hazretlerinin köşkleri civarında Başvekil İsmet ve Meclis Reisi Kâzım paşalara mahsus olmak üzere birer küçük ve zarif köşk inşasına başlanmıştır.”
Burada inşaatın bittiği ve kaplıca suyunun sevk olunduğu belirtilen köşk, Termal’ dedir. Zaten Atatürk de, Termal’ de kendisi için hazırlanan köşkün düzenlemesi bitince, 12 Eylül 1929’ da Termal’ e geldi ve 18 Eylül 1929’a kadar bu yeni yapılan köşkte (Yaveran Köşkü) kaldı. Bu durumda deniz kenarındaki Gazi Köşkü, o tarihlerde henüz inşa safhasındadır. Deniz kenarındaki Gazi Köşkü’ nün daha sonraları Yürüyen Köşk olarak tanınmasına sebep olan asıl olay, bulunduğu yerden biraz doğuya doğru çekilerek kaydırılmasıdır.
Kaynaklarda belirtilen ve genel kabul gören anlatımlara göre Atatürk, 1930 yılında bir gün köşke gittiğinde, orada çalışanlar, yandaki çınar ağacının dalının köşkün çatısına vurduğunu, çatı ve duvara zarar verdiğini söyleyerek, çınarın köşke doğru uzanan dalını kesmek için izin isterler.
Bu konuda dönemin Yalova Çiftliği Müdürü olan Sayın Necati Turgay’ ın hatıralarında farklı bir anlatım olduğunu da hatırlamak gerekir: “… Atatürk’e bir köşk yapıyorduk. Bize verilen direktifte köşkün teras kısmının büyük çınar ağacının gölgesi altında olması emredilmişti. Ziya Bey ve 1–2 profesörle yerini tespit ettik. İnşaata başladık. Gelip köşkü gördüklerinde beğenmediler. ”
Atatürk, kesinlikle çınar ağacına ve dalına zarar verilmesini istemiyordu. Köşk’ün yıkılması bile düşünüldü. Sonuçta, tamamlanmamış binayı yıkıp yeniden yapmak yerine, küçük binanın doğuya doğru kaydırılmasına karar verildi. Dönemin Çiftlik Müdürü Necati Turgay’ ın anılarına göre, üniversite profesörlerinden Sadi Bey ile İhsan Bey, önerdikleri köşkün nakledilmesi çalışmasını plânladılar.
Nakil görevi İstanbul Belediyesi’ ne verildi. O sıralarda, Belediye Fen İşleri Müdürü Yusuf Ziya (Erdem) Bey’di. Onun direktifleriyle, Fen İşleri Yollar Köprüler Şubesi sorumluluğu üstlendi. Başmühendis Ali Galip (Alnar) Bey, yanına aldığı teknik elemanlarıyla Yalova’ya gelerek çalışmaya başladı. Önce, bina çevresindeki toprak büyük bir dikkatle kazılarak, temel seviyesine inildi. İstanbul’ dan getirilen tramvay rayları, binanın temeline yerleştirildi. Santim santim yapılan çalışmalar sonunda bina, temelin altına sokulan raylar üzerine oturtuldu.
Atatürk, zaman zaman bu çalışmaları izliyordu. O günlerde, Paris Büyükelçisi olan Fethi (Okyar) Bey, kendisini ziyarete gelmişti. Fethi Bey, hatıralarında bu ziyaret sırasında köşkte yapılan çalışmalarla ilgili olarak şunları anlatmıştır: “...24 Temmuz 1930 günü öğleden sonra Gazi, beni otomobille Yalova’daki çiftliklerini gezdirdi. Araziyi, yapılan binaları ve altına kızaklar konarak bir küçük köşkün mevkiini beş on metre değiştirmek için nasıl çalışıldığını gördük. Sonra köşkün yanında kurulmuş olan eski sultanlara ait iki güzel çadırın içinde istirahat ettik. Çadırların her biri nefis sanat eseri idi. Biraz istirahatten sonra, otomobil ile Yalova kaplıcalarına döndük.”
Şehremaneti Fen Heyeti (Belediye Fen İşleri), 7 Ağustos 1929 Perşembe günü Yalova’ ya bir gezi düzenledi. Bu geziye İstanbul’ da bulunan bütün mimar ve mühendisler davet edildi. Köşkün yürütme çalışması, olasılıkla Atatürk’ ün isteğiyle, mühendislerin önünde yapılacaktı.
8 Ağustos 1930 Cuma günü öğleden sonra saat 15 00 civarında, yürütme çalışması başladı. Bu çalışmayı Atatürk, kız kardeşi Makbule (Atadan ) Hanım, Vali Vekili Muhittin (Üstündağ) Bey, Emanet Fen Müdürü Yusuf Ziya (Erdem) Bey, İstanbul’dan gelen mühendisler ve gazeteciler izlediler. Köşkün yürütülme işlemi iki safhada yapıldı. Öncelikle yapının teras bölümü ana iskeleti ( toplantı salonu olarak kullanılan, üç yanı camlarla kaplı bölüm- ki henüz camlar takılmamıştı) kaydırıldı. Geri kalan iki gün içinde de, ana binanın raylar üzerinde yürütülmesi işlemi tamamlandı ve bina, 5 metre kadar doğuya kaydırıldı. Böylelikle köşk yıkılmaktan, çınar ağacı kesilmekten kurtuldu.
Köşkün kaydırılması çalışmalarına gün gün bizzat nezaret eden Atatürk, burayı daha çok gündüzleri dinlenmek, çalışma arkadaşlarıyla sohbet etmek ve çiftlikte yapılan çalışmaları görüşmek amacıyla kullandı. Zaman zaman yerli ve yabancı konuklarını burada kabul etti, onlarla bu köşkte görüştü.
Örneğin: 25 Ağustos 1931 Salı günü, Rusya’dan gelen Sovyet Büyükelçisi Suriç’i; 22 Temmuz 1932 Cuma günü, İtalya Büyükelçisi’ni; 9 Ağustos 1932 günü, Alman Elçisi Nadolny Rudolf’ u; 14 Ağustos 1932 Pazar günü, Amerika Büyükelçisi Sherrill ’i Yürüyen Köşk’te kabul etti.
Atatürk, 11 Haziran 1937 günü, tasarrufu altında bulunan Yürüyen Köşk’ün içinde bulunduğu Millet Çiftliği dâhil tüm çiftliklerini bütün tesisat, hayvanat ve demirbaşları ile hazineye (Türk Milleti’ne) bağışladı. 11 Mayıs 1938 günü ise, tüm kanunî işlemler tamamlandı. Atatürk’ün tüm çiftlikleri, 1938 yılına kadar “Atatürk Çiftlikleri Müdürlüğü” adı altında işletildi. Atatürk Çiftlikleri, 7 Ocak 1938’de kabul edilerek yürürlüğe giren “Devlet Ziraat İşletmeleri Kurumu Hakkında Kanun” un 5’inci maddesi gereğince, bu işletmeye dâhil edildi.
Gazi Köşkü ya da tanınıp bilinen adıyla Yürüyen Köşk’ ün ve içinde bulunduğu Millet Çiftliği’ nin günümüze kadar geçirdiği safhaları ele almayacağım.
Burada önemli olan “Köşk” değil, “Tarihî Çınar Ağacı” dır. Atatürk, Yalova’ da, “çınar ağacına ve dalına dokunmayın” diyerek, “doğayı olduğu gibi koruyun” mesajı vermeye çalışmıştır! Ancak, bu mesajın yani çevre anlayışı ve oluşması gereken çevre bilincinin Yalova’ da doğru olarak algılandığını ve 1930 yılındaki anlayışı aştığını var saymak henüz mümkün değildir! Dikkatinizi çekerim, sözü edilen çınar dalı sonraları kökünden kesilmiştir.
Ayrıca örnek olarak Atatürk’ün milletine vasiyet ve emanet ettiği Millet Çiftliği (günümüzde Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü) ile Baltacı Çiftliği (günümüzde TİGEM’ e bağlı Atatürk Tarım İşletmesi iken özelleştirilen ) arazilerinin betonlaşmaya nasıl açıldığı gösterilebilir.
Termal’ de TBMM tesisleri yapılırken, pek çok ağacın nasıl kesildiğini, dönemin televizyon kanalları haber bile yaptılar.
Oysa Atatürk’ ün vermek istediği mesajdan yola çıkarak, (sadece geçmişle övünmek yerine) tüm dünyaya örnek olacak, özellikle Atatürk’ ün köşkü yürütmesinden daha anlamlı ve önemli çalışmalar yapılması gerekirdi.
Umarım gelecekte, Yalova’ da yaşayanlar Atatürk’ ün vermek istediği mesajı tam ve doğru olarak algılayarak çok daha gelişmiş örnekler verebilirler.
Yalova’ da kıyı şeridinde denizin doldurularak üzerine çim ekilmesi ya da araç park yeri olarak kullanılması; Üvezpınar’ dan Sudüşen Şelalesi’ ne giden yol değiştirilirken, yüzlerce ağacın kesilmesi; su havzalarının çeşitli şekillerde kirletilmesi; tarım için ayrılmış alanlara yönetim kadrolarının yönlendirmesiyle okul, Millet Bahçesi veya dinî ibadethane yapılmak istenmesi de, herhalde Atatürk’ ün “Doğayı olduğu gibi koruyun “ mesajının isteği değildir!
Atatürk, bize yol gösterici olmalı… Ancak, Atatürk’ ün yaptıklarıyla kalmamalıyız, onları koruyup geliştirmeli, çağdaş dünyaya örnek olacak gelişmiş çevre mesajları vermeliyiz! Kısacası Atatürk’ ü anlamak, yerinde saymak değildir! Atatürk ilke ve devrimlerini benimsemiş olmak, ya da kısaca Atatürkçülük diye de tanımlayabileceğimiz davranış modeli, Atatürk’ ün yaptıklarıyla övünmekle yetinmek değil, onu aşmaya çalışmaktır. Atatürk’ ü anlamaya çalışmak yerinde saymak değil; ilmin ışığında çağdaşlığa yol almaktır.
Bu vesileyle, Millî Mücadele’ nin önderi, Türkiye Cumhuriyeti’ nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti’nin temeline harç koyan şehit ve gazilerimizi saygı ve rahmetle anıyorum.
NE MUTLU TÜRK’ ÜM DİYENE!
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Akyol
Yürüyen Köşk / Gazi Köşkü
GÜNAYDIN Değerli Okurlar,
Bir televizyon kanalında, 9 Kasım 2024 günü, Yalova’ dan canlı bir yayınlanan bir programda Yürüyen Köşk tanıtılmaya çalışıldı. Ki bu köşkün adı, yapıldığı dönemde “Gazi Köşkü” idi…
Hayretler içinde izledim. Ne Atatürk’ ün Yalova sevgisi, ne Atatürk’ ün Yalova’ da yaptıkları ve yapmak istedikleri, ne Atatürk’ ün Termal’ i dünyaca ünlü bir sağlık merkezi yapmak için yaptıkları ve ne de Atatürk’ ün doğa sevgisi anlatıldı. Atatürk’ ün Yalova’ da neden iki çiftliği satın aldığı ve neden bu çiftliklere önem verdiği konusunun adı bile geçmedi. Tabi çiftliklerin son durumu da…
Yetkililere soruyorum, Yalova’ yı anlatacak bir Yalovalı bulamadınız mı?
Bazı konulara kısaca değineceğim ama öncelikle bir hususa dikkatinizi çekmek isterim. Yalova’ da Yürüyen Köşk tanıtılmak istenirken maksadı aşmamak gerekiyor. 29 Ekim Cumhuriyet kutlamaları gibi bazı etkinliklerin yapılması için köşkün içinde bulunan alanın büyütülmek istenmesi ve kafenin yerinin değiştirilmesi, doğanın tahribatına yol açar. Zaten Araştırma Enstitüsü arazisinden yeterli bir alan koparıldı. Her fırsatta da buradan arazi koparılmaya çalışılıyor. Daha fazlası amaca hizmet etmez. Toplum olarak çevre bilincinin farkında olmamızın gerçeği ortadadır! Atatürk’ ün doğa sevgisini gösteriyor diye Yürüyen Köşk’ ü gündeme getirirken, doğanın tahribatını kolaylaştırabilecek oluşumlardan uzak durmak gerekir. Üstelik benim sorumluluğumda değil diyerek, elindekini koruyamazken…
***
Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü, bir gen merkezidir. Denizden esen rüzgârların egemen olduğu bu bölgede, köşkün civarına motorlu araçların girmemesi gerekir.
***
Program, su deposunun yanındaki Atatürk büstü önünde başladı. Atatürk büstü, 1983 yılında, dönemin Yalova Kaymakamı Orhan Aykan tarafından açılmıştı. Büst kitabesinde :” Milletin Çiftlikteki İmkânlarını Asrî ve İktisadî Tedbirlerle En Yüksek Seviyeye çıkarmalıyız. Ankara, 1.3.1922” yazılıydı.
Televizyondaki programda, anıtın kitabesinde, Atatürk’ e ait olduğu söylenen “Tabiata saygı, aklın vicdanıdır” diye bir ifade gördüm.
Neden orijinal ifade kaldırılmış ya da değiştirilmiş, anlamadım!
***
Köşk’ ün yapılış ve bulunduğu yerden kaldırılmasına gelmeden önce, sunucunun açıkladığının aksine, bu kaydırma ya da yürütme işleminin dünyada tek olmadığını belirtmek gerekiyor.
Günümüzde, pek çok ülkede ağaçlar bulundukları yerden kökleriyle birlikte sökülerek bir başka yere nakledilebilmektedir. Pek çok çok katlı betonarme bina da uygun yöntemlerle kaydırılmakta ya da yer değiştirmektedir. Örneğin 2013 yılında Azerbaycan’ ın başkenti Bakü’ de, yeni yapılan parkın yanında bulunan ve yolla kesişen 105 yıllık bina, 10 metre kaydırıldı. Binanın uzunluğu 52, genişliği 35, yüksekliği ise 20 metre, toplam ağırlığı ise 18 bin ton idi.
2012 yılında, İsviçre’ nin Zürih kantonu Oerlikon semtinde bulunan 122 yıllık tarihî bir bina yakınlardaki demiryolunun genişletilmesi amacıyla yolun 60 metre aşağısına taşındı. 1876 yılında kurulan bina makina, silâh ve lokomotif imalâtında kullanılıyordu. İsviçre Devleti demiryolunun genişletilmesi için binanın yıkılmasını öngörüyordu ancak mahalle sakinleri endüstri devriminin bir simgesi olan binanın yıkıma izin vermedi. 6 200 tonluk binanın altına özel bir ray sistemi döşendi ve bina bu ray sisteminin üzerinde 60 metre kaydırıldı. Taşıma işlemi, saatte 4 metre hızla gerçekleşti ve toplamda iki gün sürdü.
Kısacası, Yalova’ da bir köşkün yürütülmesi olayı dünyada ilktir ama günümüzde tek değildir!
***
Programda anlatılanlar içinde gerçekle bağlaşmayan yerler dikkatimi çekti. “Köşk, üç haftada yapıldı, 3 günde kaydırıldı” gibi ifadeleri duyunca oldukça şaşırdım. Bu ifadeye katılmıyorum!
Uzun uzun anlatmak yerine kısaca özetlemekle yetineceğim.
Atatürk, köşkün yapılması talimatını 21 Ağustos 1929 günü verdi. O zamanki kuruluşu ve adıyla Millet Çiftliği’nde deniz kenarındaki muhteşem görünüşlü tarihî çınarın yanına hemen iki katlı küçük bir köşk yapımına başlandı. 13 Eylül 1929 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde: “ Gazi Hazretleri’nin Yalova Millet Çiftliği’nde inşa edilen köşkü ikmal edilmiştir.” şeklinde konuyla ilgili haber yer almaktadır. Bu habere göre köşk, Atatürk’ün yapılsın dediği 21 Ağustos’tan 22 gün sonra tamamlanmıştır. Niyazi Ahmet Banoğlu’ nun, “Atatürk’ ün İstanbul’ daki Günleri” adlı eserinde de, “Atatürk’ ün Millet Çiftliği’ ndeki köşkü, 12 Eylül 1929’ da tamamlanmıştır” ifadesi vardır. Ancak, 1930 yılı Ağustos ayında köşkün kaydırılması sırasında çekilen fotoğraflar ile o dönem Çiftlik Müdürü olan Sayın Necati Turgay’ ın ( sonradan elde edilen) anıları, gazete haberinin doğru olmadığını göstermektedir.
Necati Turgay: “Köşkün yapımı henüz tamamlanmamıştı. Atatürk, köşkün yerini beğenmedi. Büyük terasta oturdukları zaman çok sevdikleri denizi ve doğayı, Yalova’nın çok güzel olan gurubunu seyredemiyorlardı. Büyük çınar ağacının gölgesi görüşü tamamen kapıyordu. Dolayısı ile ne gurup ne deniz görülüyordu.”
Sayın Necati Turgay, bu ifadeyi, 1930 yılının ağustos ayında köşkün doğuya doğru kaydırılmasını anlatırken kullanmaktadır. Buna göre 1930 yılı ağustos ayında köşkün inşaatı tamamlanmamıştır.
12 Eylül 1929 tarihli ve 1287 sayılı Milliyet gazetesinin haberi ise şu şekildedir: “ Yalova’ daki imar faaliyetleri devam etmektedir. Gazi Hazretlerinin yapılmakta olan köşkü bitmiştir. Köşke kaplıca suları sevk olunarak banyo teşkilâtı yapılmıştır. Gazi Hazretlerinin köşkleri civarında Başvekil İsmet ve Meclis Reisi Kâzım paşalara mahsus olmak üzere birer küçük ve zarif köşk inşasına başlanmıştır.”
Burada inşaatın bittiği ve kaplıca suyunun sevk olunduğu belirtilen köşk, Termal’ dedir. Zaten Atatürk de, Termal’ de kendisi için hazırlanan köşkün düzenlemesi bitince, 12 Eylül 1929’ da Termal’ e geldi ve 18 Eylül 1929’a kadar bu yeni yapılan köşkte (Yaveran Köşkü) kaldı. Bu durumda deniz kenarındaki Gazi Köşkü, o tarihlerde henüz inşa safhasındadır. Deniz kenarındaki Gazi Köşkü’ nün daha sonraları Yürüyen Köşk olarak tanınmasına sebep olan asıl olay, bulunduğu yerden biraz doğuya doğru çekilerek kaydırılmasıdır.
Kaynaklarda belirtilen ve genel kabul gören anlatımlara göre Atatürk, 1930 yılında bir gün köşke gittiğinde, orada çalışanlar, yandaki çınar ağacının dalının köşkün çatısına vurduğunu, çatı ve duvara zarar verdiğini söyleyerek, çınarın köşke doğru uzanan dalını kesmek için izin isterler.
Bu konuda dönemin Yalova Çiftliği Müdürü olan Sayın Necati Turgay’ ın hatıralarında farklı bir anlatım olduğunu da hatırlamak gerekir: “… Atatürk’e bir köşk yapıyorduk. Bize verilen direktifte köşkün teras kısmının büyük çınar ağacının gölgesi altında olması emredilmişti. Ziya Bey ve 1–2 profesörle yerini tespit ettik. İnşaata başladık. Gelip köşkü gördüklerinde beğenmediler. ”
Atatürk, kesinlikle çınar ağacına ve dalına zarar verilmesini istemiyordu. Köşk’ün yıkılması bile düşünüldü. Sonuçta, tamamlanmamış binayı yıkıp yeniden yapmak yerine, küçük binanın doğuya doğru kaydırılmasına karar verildi. Dönemin Çiftlik Müdürü Necati Turgay’ ın anılarına göre, üniversite profesörlerinden Sadi Bey ile İhsan Bey, önerdikleri köşkün nakledilmesi çalışmasını plânladılar.
Nakil görevi İstanbul Belediyesi’ ne verildi. O sıralarda, Belediye Fen İşleri Müdürü Yusuf Ziya (Erdem) Bey’di. Onun direktifleriyle, Fen İşleri Yollar Köprüler Şubesi sorumluluğu üstlendi. Başmühendis Ali Galip (Alnar) Bey, yanına aldığı teknik elemanlarıyla Yalova’ya gelerek çalışmaya başladı. Önce, bina çevresindeki toprak büyük bir dikkatle kazılarak, temel seviyesine inildi. İstanbul’ dan getirilen tramvay rayları, binanın temeline yerleştirildi. Santim santim yapılan çalışmalar sonunda bina, temelin altına sokulan raylar üzerine oturtuldu.
Atatürk, zaman zaman bu çalışmaları izliyordu. O günlerde, Paris Büyükelçisi olan Fethi (Okyar) Bey, kendisini ziyarete gelmişti. Fethi Bey, hatıralarında bu ziyaret sırasında köşkte yapılan çalışmalarla ilgili olarak şunları anlatmıştır: “...24 Temmuz 1930 günü öğleden sonra Gazi, beni otomobille Yalova’daki çiftliklerini gezdirdi. Araziyi, yapılan binaları ve altına kızaklar konarak bir küçük köşkün mevkiini beş on metre değiştirmek için nasıl çalışıldığını gördük. Sonra köşkün yanında kurulmuş olan eski sultanlara ait iki güzel çadırın içinde istirahat ettik. Çadırların her biri nefis sanat eseri idi. Biraz istirahatten sonra, otomobil ile Yalova kaplıcalarına döndük.”
Şehremaneti Fen Heyeti (Belediye Fen İşleri), 7 Ağustos 1929 Perşembe günü Yalova’ ya bir gezi düzenledi. Bu geziye İstanbul’ da bulunan bütün mimar ve mühendisler davet edildi. Köşkün yürütme çalışması, olasılıkla Atatürk’ ün isteğiyle, mühendislerin önünde yapılacaktı.
8 Ağustos 1930 Cuma günü öğleden sonra saat 15 00 civarında, yürütme çalışması başladı. Bu çalışmayı Atatürk, kız kardeşi Makbule (Atadan ) Hanım, Vali Vekili Muhittin (Üstündağ) Bey, Emanet Fen Müdürü Yusuf Ziya (Erdem) Bey, İstanbul’dan gelen mühendisler ve gazeteciler izlediler. Köşkün yürütülme işlemi iki safhada yapıldı. Öncelikle yapının teras bölümü ana iskeleti ( toplantı salonu olarak kullanılan, üç yanı camlarla kaplı bölüm- ki henüz camlar takılmamıştı) kaydırıldı. Geri kalan iki gün içinde de, ana binanın raylar üzerinde yürütülmesi işlemi tamamlandı ve bina, 5 metre kadar doğuya kaydırıldı. Böylelikle köşk yıkılmaktan, çınar ağacı kesilmekten kurtuldu.
Köşkün kaydırılması çalışmalarına gün gün bizzat nezaret eden Atatürk, burayı daha çok gündüzleri dinlenmek, çalışma arkadaşlarıyla sohbet etmek ve çiftlikte yapılan çalışmaları görüşmek amacıyla kullandı. Zaman zaman yerli ve yabancı konuklarını burada kabul etti, onlarla bu köşkte görüştü.
Örneğin: 25 Ağustos 1931 Salı günü, Rusya’dan gelen Sovyet Büyükelçisi Suriç’i; 22 Temmuz 1932 Cuma günü, İtalya Büyükelçisi’ni; 9 Ağustos 1932 günü, Alman Elçisi Nadolny Rudolf’ u; 14 Ağustos 1932 Pazar günü, Amerika Büyükelçisi Sherrill ’i Yürüyen Köşk’te kabul etti.
Atatürk, 11 Haziran 1937 günü, tasarrufu altında bulunan Yürüyen Köşk’ün içinde bulunduğu Millet Çiftliği dâhil tüm çiftliklerini bütün tesisat, hayvanat ve demirbaşları ile hazineye (Türk Milleti’ne) bağışladı. 11 Mayıs 1938 günü ise, tüm kanunî işlemler tamamlandı. Atatürk’ün tüm çiftlikleri, 1938 yılına kadar “Atatürk Çiftlikleri Müdürlüğü” adı altında işletildi. Atatürk Çiftlikleri, 7 Ocak 1938’de kabul edilerek yürürlüğe giren “Devlet Ziraat İşletmeleri Kurumu Hakkında Kanun” un 5’inci maddesi gereğince, bu işletmeye dâhil edildi.
Gazi Köşkü ya da tanınıp bilinen adıyla Yürüyen Köşk’ ün ve içinde bulunduğu Millet Çiftliği’ nin günümüze kadar geçirdiği safhaları ele almayacağım.
Burada önemli olan “Köşk” değil, “Tarihî Çınar Ağacı” dır. Atatürk, Yalova’ da, “çınar ağacına ve dalına dokunmayın” diyerek, “doğayı olduğu gibi koruyun” mesajı vermeye çalışmıştır! Ancak, bu mesajın yani çevre anlayışı ve oluşması gereken çevre bilincinin Yalova’ da doğru olarak algılandığını ve 1930 yılındaki anlayışı aştığını var saymak henüz mümkün değildir! Dikkatinizi çekerim, sözü edilen çınar dalı sonraları kökünden kesilmiştir.
Ayrıca örnek olarak Atatürk’ün milletine vasiyet ve emanet ettiği Millet Çiftliği (günümüzde Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü) ile Baltacı Çiftliği (günümüzde TİGEM’ e bağlı Atatürk Tarım İşletmesi iken özelleştirilen ) arazilerinin betonlaşmaya nasıl açıldığı gösterilebilir.
Termal’ de TBMM tesisleri yapılırken, pek çok ağacın nasıl kesildiğini, dönemin televizyon kanalları haber bile yaptılar.
Oysa Atatürk’ ün vermek istediği mesajdan yola çıkarak, (sadece geçmişle övünmek yerine) tüm dünyaya örnek olacak, özellikle Atatürk’ ün köşkü yürütmesinden daha anlamlı ve önemli çalışmalar yapılması gerekirdi.
Umarım gelecekte, Yalova’ da yaşayanlar Atatürk’ ün vermek istediği mesajı tam ve doğru olarak algılayarak çok daha gelişmiş örnekler verebilirler.
Yalova’ da kıyı şeridinde denizin doldurularak üzerine çim ekilmesi ya da araç park yeri olarak kullanılması; Üvezpınar’ dan Sudüşen Şelalesi’ ne giden yol değiştirilirken, yüzlerce ağacın kesilmesi; su havzalarının çeşitli şekillerde kirletilmesi; tarım için ayrılmış alanlara yönetim kadrolarının yönlendirmesiyle okul, Millet Bahçesi veya dinî ibadethane yapılmak istenmesi de, herhalde Atatürk’ ün “Doğayı olduğu gibi koruyun “ mesajının isteği değildir!
Atatürk, bize yol gösterici olmalı… Ancak, Atatürk’ ün yaptıklarıyla kalmamalıyız, onları koruyup geliştirmeli, çağdaş dünyaya örnek olacak gelişmiş çevre mesajları vermeliyiz! Kısacası Atatürk’ ü anlamak, yerinde saymak değildir! Atatürk ilke ve devrimlerini benimsemiş olmak, ya da kısaca Atatürkçülük diye de tanımlayabileceğimiz davranış modeli, Atatürk’ ün yaptıklarıyla övünmekle yetinmek değil, onu aşmaya çalışmaktır. Atatürk’ ü anlamaya çalışmak yerinde saymak değil; ilmin ışığında çağdaşlığa yol almaktır.
Bu vesileyle, Millî Mücadele’ nin önderi, Türkiye Cumhuriyeti’ nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti’nin temeline harç koyan şehit ve gazilerimizi saygı ve rahmetle anıyorum.
NE MUTLU TÜRK’ ÜM DİYENE!