Diyelim ki, resmi bir dairede bir işiniz var. Belirli bir makama çıkıp, derdinizi anlatacaksınız; mevcut bir sorunun çözümü için başvuracaksınız.
Diyelim ki, yanınızda kimse yok. Kapı açık, yine de kapıyı saygıyla birkaç kez çalıp içeri girdiniz ve kapının yanında duruyorsunuz.
Şimdi, bu satırları okuyan herkese soruyorum:
Önce, neye dikkat edersiniz?
Hiç düşündünüz mü?
Ben, önce masanın ebadına bakarım; masa büyük mü, küçük mü, diye…
“Bu da nereden çıktı?” diyenler olabilir.
Esasen, burada masanın ebadı ya da boyutları izafî (göreceli), asıl anlatmak istediğim masanın kendisi değil, arka tarafı…
Eğer, masanın arkasında oturan küçük bir insansa (anladınız, fizikî görünümden bahsetmiyorum), masa büyük gözükür.
Masanın arkasındaki büyükse, masa küçüktür.
Masanın arkasındaki: ilgisiyle, bilgisiyle, görgüsüyle o makama adım adım terfi ederek ve hak ederek gelmişse; samimiyet, iyi niyet ve hüsnüniyetle görev yapıyorsa, makamını hak ediyor ve dolduruyor demektir.
Ben, böyle kişileri odaya girer girmez fark ederim.
Bunlar, önlerindeki evrakı incelerken, astlarına emir ve talimat verirken, içeri giren hiç tanımadığı bir vatandaşla konuşurken, farklı olduklarını gösterirler.
Hani, derler ya, bunlar adam gibi adamdır.
Günümüzde adam gibi adamlar, ne yazık ki parmakla gösterilecek kadar az!
Çoğu zaman, masanın arkasındakiler, makamın ulviyetine değil, kendilerine itibar edildiğini, kendi değer ve özelliklerinden dolayı saygı gösterildiğini sanırlar. Bunlar, o masanın kendileriyle büyüdüğünü düşünürler.
Oysa sembolik anlamda söylüyorum, masa, bu düşüncede olanlardan büyüktür.
Böyle bir masa arkasında bulunanlar, görevleri sırasında asla halkın arasına karışmazlar, kendilerini farklı görürler.
Büyük masalı odalarda, karşıdakine hitap, daima ve daima “sen” le başlar. Böyle odalarda, konuklara “siz” kullanılmaz ama kendilerine “siz” diye hitap edilmesini isterler!
Beş para etmeyen, kompleksli, cahil denecek kadar tın tın bazı insanlar vardır. Bunların bir kısmının, bir şekilde tesadüfen büyük bir masanın arkasına geçtiği de olur.
Büyük masalı odaların küçük insanları, dünyanın merkezinin kendileri olduğunu sanırlar. Her şey ve herkes onlar için uydudur. Oysa çoğu zaman, bu tarz küçük insanların kendileri, ya birilerinin ya da bir yerlerin uydusu ve/veya güdümündedir.
Bunlar, her zaman önde olmak isterler; her fırsatta kendilerini ön plâna çıkarırlar. Astların emek ve çalışmalarını, hatta o kamu ve kuruluşun olanaklarını kendi şahsî çıkarları için kullanmaktan kaçınmazlar. Başarı kendilerinin, başarısızlık ise astlarının ya da emrindeki kişilerindir.
Büyük masalı odalarda oturanlar, ilk defa atandıkları bir göreve başladıklarında, hiç tanımadıkları konuklarına, emri altındakileri şikâyet edebilirler, onları yetersizlikle suçlayabilirler. Bunlar, hiç tanımadıkları konuklarına şikâyet ettikleri kendi emri altındakileri (hiç şaşırmayın) çok kısa bir süre sonra ödüllendirebilirler!
Büyük masalı odalarda oturanlar, kendilerine “hayırlı olsun” diye ziyaretine gelenlere, “ gelen konukları inceler, ancak gerekli gördüklerime veya değer verdiklerime iade-i ziyarette bulunurum” diyebilirler. Bu tarz konuşabilme cüreti gösterenler, bu sözü söylediği konuklarını ziyaret etmez ama her işi düştüğünde arama yüzsüzlüğünü gösterebilirler.
Küçük masalı odaların büyük insanları, başarıyı paylaşır, hatta konuyu- ya da görevi mükemmel şekilde gerçekleştiren astlarını ön plâna çıkarır, onları onurlandırır.
Bir makam ve mevkideki kişinin asıl kıratı, olaylar ters gitmeye başladığı zaman kendini belli eder. Büyük masalı odaların küçük insanları, bu durumda bağırıp- çağırıp hakaret ederken;
Küçük masalı odaların büyük insanları, asıl görevlerinin şimdi başladığını düşünür, kimseyi kırmadan, gururuyla oynamadan sorunu tespit eder ve çözer.
Büyük insanlar görevlerinden ayrıldığında, her zaman sevgi ve saygıyla anılır, gittiklerinde bıraktıkları boşluk kolay kolay doldurulamazken, küçük insanları hatırlayan- tanıyan bile olmaz.
Genelde, küçük masalı odaların büyük insanları toplumun geleceği için olumlu adımlar atarlar.
Yine genelde, büyük masalı odaların küçük adamları ise, attıkları adımlarla toplumun geleceğini ipotek altına aldıklarından, önceleri ne olduğu anlaşılmasa da, zamanla pek de hayır duası ile anılmazlar.
Ve ne yazık ki, büyük masalı odaların küçük insanları, görevden ayrıldıklarında hâlâ aynı görev ve makamda imiş gibi davranır, kendilerini farklı görmeye devam ederler.
Değerli okurlar, bunlar genel bir tespitti. İsteyen kendini veya istediğini istediği yere oturtabilir.
Ben, sadece ülke ve toplum geneline bakarak, içimden geçenleri sizlerle paylaşmak istedim.
Küçük masalı odaların çoğalması dileklerimle…
(NOT: Elbette yeri ve zamanı geldiğinde, uygun şartlar oluştuğunda, Türkiye’ nin iç ve dış politikası, ekonomik önlemler, Türkiye’ deki Suriyeliler, pandemi önlemleri hakkındaki tespit ve değerlendirmelerimizi paylaşacağız!)
ATATÜRK Diyor ki:
“ NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!”
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Akyol
Masalar Ve Arkasındakiler
Diyelim ki, resmi bir dairede bir işiniz var. Belirli bir makama çıkıp, derdinizi anlatacaksınız; mevcut bir sorunun çözümü için başvuracaksınız.
Diyelim ki, yanınızda kimse yok. Kapı açık, yine de kapıyı saygıyla birkaç kez çalıp içeri girdiniz ve kapının yanında duruyorsunuz.
Şimdi, bu satırları okuyan herkese soruyorum:
Önce, neye dikkat edersiniz?
Hiç düşündünüz mü?
Ben, önce masanın ebadına bakarım; masa büyük mü, küçük mü, diye…
“Bu da nereden çıktı?” diyenler olabilir.
Esasen, burada masanın ebadı ya da boyutları izafî (göreceli), asıl anlatmak istediğim masanın kendisi değil, arka tarafı…
Eğer, masanın arkasında oturan küçük bir insansa (anladınız, fizikî görünümden bahsetmiyorum), masa büyük gözükür.
Masanın arkasındaki büyükse, masa küçüktür.
Masanın arkasındaki: ilgisiyle, bilgisiyle, görgüsüyle o makama adım adım terfi ederek ve hak ederek gelmişse; samimiyet, iyi niyet ve hüsnüniyetle görev yapıyorsa, makamını hak ediyor ve dolduruyor demektir.
Ben, böyle kişileri odaya girer girmez fark ederim.
Bunlar, önlerindeki evrakı incelerken, astlarına emir ve talimat verirken, içeri giren hiç tanımadığı bir vatandaşla konuşurken, farklı olduklarını gösterirler.
Hani, derler ya, bunlar adam gibi adamdır.
Günümüzde adam gibi adamlar, ne yazık ki parmakla gösterilecek kadar az!
Çoğu zaman, masanın arkasındakiler, makamın ulviyetine değil, kendilerine itibar edildiğini, kendi değer ve özelliklerinden dolayı saygı gösterildiğini sanırlar. Bunlar, o masanın kendileriyle büyüdüğünü düşünürler.
Oysa sembolik anlamda söylüyorum, masa, bu düşüncede olanlardan büyüktür.
Böyle bir masa arkasında bulunanlar, görevleri sırasında asla halkın arasına karışmazlar, kendilerini farklı görürler.
Büyük masalı odalarda, karşıdakine hitap, daima ve daima “sen” le başlar. Böyle odalarda, konuklara “siz” kullanılmaz ama kendilerine “siz” diye hitap edilmesini isterler!
Beş para etmeyen, kompleksli, cahil denecek kadar tın tın bazı insanlar vardır. Bunların bir kısmının, bir şekilde tesadüfen büyük bir masanın arkasına geçtiği de olur.
Büyük masalı odaların küçük insanları, dünyanın merkezinin kendileri olduğunu sanırlar. Her şey ve herkes onlar için uydudur. Oysa çoğu zaman, bu tarz küçük insanların kendileri, ya birilerinin ya da bir yerlerin uydusu ve/veya güdümündedir.
Bunlar, her zaman önde olmak isterler; her fırsatta kendilerini ön plâna çıkarırlar. Astların emek ve çalışmalarını, hatta o kamu ve kuruluşun olanaklarını kendi şahsî çıkarları için kullanmaktan kaçınmazlar. Başarı kendilerinin, başarısızlık ise astlarının ya da emrindeki kişilerindir.
Büyük masalı odalarda oturanlar, ilk defa atandıkları bir göreve başladıklarında, hiç tanımadıkları konuklarına, emri altındakileri şikâyet edebilirler, onları yetersizlikle suçlayabilirler. Bunlar, hiç tanımadıkları konuklarına şikâyet ettikleri kendi emri altındakileri (hiç şaşırmayın) çok kısa bir süre sonra ödüllendirebilirler!
Büyük masalı odalarda oturanlar, kendilerine “hayırlı olsun” diye ziyaretine gelenlere, “ gelen konukları inceler, ancak gerekli gördüklerime veya değer verdiklerime iade-i ziyarette bulunurum” diyebilirler. Bu tarz konuşabilme cüreti gösterenler, bu sözü söylediği konuklarını ziyaret etmez ama her işi düştüğünde arama yüzsüzlüğünü gösterebilirler.
Küçük masalı odaların büyük insanları, başarıyı paylaşır, hatta konuyu- ya da görevi mükemmel şekilde gerçekleştiren astlarını ön plâna çıkarır, onları onurlandırır.
Bir makam ve mevkideki kişinin asıl kıratı, olaylar ters gitmeye başladığı zaman kendini belli eder. Büyük masalı odaların küçük insanları, bu durumda bağırıp- çağırıp hakaret ederken;
Küçük masalı odaların büyük insanları, asıl görevlerinin şimdi başladığını düşünür, kimseyi kırmadan, gururuyla oynamadan sorunu tespit eder ve çözer.
Büyük insanlar görevlerinden ayrıldığında, her zaman sevgi ve saygıyla anılır, gittiklerinde bıraktıkları boşluk kolay kolay doldurulamazken, küçük insanları hatırlayan- tanıyan bile olmaz.
Genelde, küçük masalı odaların büyük insanları toplumun geleceği için olumlu adımlar atarlar.
Yine genelde, büyük masalı odaların küçük adamları ise, attıkları adımlarla toplumun geleceğini ipotek altına aldıklarından, önceleri ne olduğu anlaşılmasa da, zamanla pek de hayır duası ile anılmazlar.
Ve ne yazık ki, büyük masalı odaların küçük insanları, görevden ayrıldıklarında hâlâ aynı görev ve makamda imiş gibi davranır, kendilerini farklı görmeye devam ederler.
Değerli okurlar, bunlar genel bir tespitti. İsteyen kendini veya istediğini istediği yere oturtabilir.
Ben, sadece ülke ve toplum geneline bakarak, içimden geçenleri sizlerle paylaşmak istedim.
Küçük masalı odaların çoğalması dileklerimle…
(NOT: Elbette yeri ve zamanı geldiğinde, uygun şartlar oluştuğunda, Türkiye’ nin iç ve dış politikası, ekonomik önlemler, Türkiye’ deki Suriyeliler, pandemi önlemleri hakkındaki tespit ve değerlendirmelerimizi paylaşacağız!)
ATATÜRK Diyor ki:
“ NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!”