“Allah’a şükür, benim siftahım var, komşumun yok. Bir zahmet ondan alışveriş yapın” dermiş.
Böyle esnaf kaldı mı?
Ben rastlamadım, bilen varsa söylesin.
Gerçekten bilen varsa söylesin, toplumun böyle insanları tanıması lâzım!
Bir zamanlar eski İstanbul’un Rum garsonları, Yahudi tezgâhtarları vardı.
Rum garsonların müşteriyi karşılayışı, servis yapışı, lokantayı ya da meyhaneyi adeta müşterinin malıymış gibi hissettirişi, devamlı müşterisinin ne istediğini bilişi, insanı mutlu ederdi.
Ya Yahudi tezgâhtarlar?
Hiçbir şey alacağınız olmasa bile, size adeta zorla beğendirip malı satarlardı.
Günümüzde, herhangi bir yerde diyelim, bir mağazaya giriyorsunuz.
Aldığınız gazetenin adını söylüyor ve parasını veriyorsunuz.
Adam aldığı parayı kasasına atıp, elindeki gazeteyi okumaya devam ediyor.
“İyi günler” diyorsunuz, cevap vermeye bile lüzum görmüyor.
Hani müşteriye saygı?
Sonra da işler kesat deniyor.
Esnafın müşteri potansiyelini kendine çekebilmesi için, bilinçlenmesi şarttır.
Esnaf, hizmette kalite ve verimliliğin önemini kavramalı ve bunu da günlük işlerine yansıtmalıdır.
Esasen, azalan müşteri potansiyelini kendine çekmek isteyen esnaf, cazibe merkezi olabilmek için elinden geleni yapmak zorundadır.
Kaliteli hizmeti ucuza verebilen esnaf, ayakta kalmayı başarabilir.
Esnaf, kendini yenileme gereğini hissetmeli, temiz olmalı, temiz ve taze mal satmalı, farklı yöntemler ve arayışlar içine girmeli, müşteriyi kendisine mahkûm eden anlayış yerine, müşteri odaklı anlayışı esas almalıdır.
Eski bir Çin atasözü der ki:
“ Gülümsemeyi bilmeyen dükkân açmasın.”
Ben ne yapıyorum, biliyor musunuz?
Verdiğim selâm alınan, gülümsenilen, hal hatır sorulan, müşteriye saygılı davranılan, temiz ve taze mal satılan yerlere gidiyorum.
Yalova’nın öteki ucunda da olsa, oraya gidiyorum.
Fiyat etiketi olan, üretim ve tüketim tarihleri yazılı, kendi beğendiğim, kendi seçtiğim şeyleri alıyorum.
Fiyat etiketi olmayan yerlerden kesinlikle alış veriş yapmıyorum!
Ve de özellikle belirtmek isterim, para aldığı eliyle ekmek vermeyen, eldivenli eliyle ekmek veren fırınları tercih ediyorum.
GÜNÜN SORUSU:
Trafiğe açık caddelerde yaya kaldırımlarının inşaat nedeniyle (aylarca) kapatılması suç değil midir?
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Akyol
İş Ahlâkı
“Allah’a şükür, benim siftahım var, komşumun yok. Bir zahmet ondan alışveriş yapın” dermiş.
Böyle esnaf kaldı mı?
Ben rastlamadım, bilen varsa söylesin.
Gerçekten bilen varsa söylesin, toplumun böyle insanları tanıması lâzım!
Bir zamanlar eski İstanbul’un Rum garsonları, Yahudi tezgâhtarları vardı.
Rum garsonların müşteriyi karşılayışı, servis yapışı, lokantayı ya da meyhaneyi adeta müşterinin malıymış gibi hissettirişi, devamlı müşterisinin ne istediğini bilişi, insanı mutlu ederdi.
Ya Yahudi tezgâhtarlar?
Hiçbir şey alacağınız olmasa bile, size adeta zorla beğendirip malı satarlardı.
Günümüzde, herhangi bir yerde diyelim, bir mağazaya giriyorsunuz.
Alışveriş yapacaksınız.
Dükkân sahibi, başını okuduğu gazeteden kaldırmıyor.
“ Günaydın” diyorsunuz, cevap bile vermiyor.
Gazete alacaksınız.
Aldığınız gazetenin adını söylüyor ve parasını veriyorsunuz.
Adam aldığı parayı kasasına atıp, elindeki gazeteyi okumaya devam ediyor.
“İyi günler” diyorsunuz, cevap vermeye bile lüzum görmüyor.
Hani müşteriye saygı?
Sonra da işler kesat deniyor.
Esnafın müşteri potansiyelini kendine çekebilmesi için, bilinçlenmesi şarttır.
Esnaf, hizmette kalite ve verimliliğin önemini kavramalı ve bunu da günlük işlerine yansıtmalıdır.
Esasen, azalan müşteri potansiyelini kendine çekmek isteyen esnaf, cazibe merkezi olabilmek için elinden geleni yapmak zorundadır.
Kaliteli hizmeti ucuza verebilen esnaf, ayakta kalmayı başarabilir.
Esnaf, kendini yenileme gereğini hissetmeli, temiz olmalı, temiz ve taze mal satmalı, farklı yöntemler ve arayışlar içine girmeli, müşteriyi kendisine mahkûm eden anlayış yerine, müşteri odaklı anlayışı esas almalıdır.
Eski bir Çin atasözü der ki:
“ Gülümsemeyi bilmeyen dükkân açmasın.”
Ben ne yapıyorum, biliyor musunuz?
Verdiğim selâm alınan, gülümsenilen, hal hatır sorulan, müşteriye saygılı davranılan, temiz ve taze mal satılan yerlere gidiyorum.
Yalova’nın öteki ucunda da olsa, oraya gidiyorum.
Fiyat etiketi olan, üretim ve tüketim tarihleri yazılı, kendi beğendiğim, kendi seçtiğim şeyleri alıyorum.
Fiyat etiketi olmayan yerlerden kesinlikle alış veriş yapmıyorum!
Ve de özellikle belirtmek isterim, para aldığı eliyle ekmek vermeyen, eldivenli eliyle ekmek veren fırınları tercih ediyorum.
GÜNÜN SORUSU:
Trafiğe açık caddelerde yaya kaldırımlarının inşaat nedeniyle (aylarca) kapatılması suç değil midir?
ATATÜRK DİYOR Kİ:
“Ne Mutlu Türk’ üm Diyene!”
www.ahmetakyol.net