1999 Gölcük Depremi’ nden önce siteler yüzünden yazlıkçıları boldu, yazları Yalova çarşı- pazarına bir renk ve bir canlılık geliyordu.
Depremden sonraki yıllar içinde sanayi tesislerinin ve tersanelerin yapımıyla birlikte, iç göç artmaya başladı; ( kışın emeklilerin yazın yazlıkçıların egemen olduğu) demokrafig yapı şekil değiştirdi.
Elbette kent yöneticilerinin ileriye dönük çeşitli “Kent Projeleri” vardır.
Marmara Denizi giderek kahverengileşiyor, Trakya’ da yapımı düşünülen “Kanal Projesi”, düşünce ve değerlendirmeme göre Marmara Denizi’ nin ölümünü hızlandıracak ve artık denizden yararlanma konusu tamamen sona erecektir. Doğa elden çıkacak, bunun geri dönüşü de olmayacaktır. (Üçüncü Boğaz Köprüsü ile yeni Havaalanı inşaatının İstanbul’ un dolayısıyla Marmara Bölgesi’ nin havasını nasıl değiştireceğini herhalde çok yakında görmeye başlarız.) Yalova’ nın geleceği ancak ilerisi düşünülerek plânlanabilir; bir kentin sürdürülebilir yaşam mücadelesi, günü kurtarmak üzerine oluşturulamaz!
Kanaatimce Yalova’ yı kalkındıracak hamle çiçekçilik olacaktır. Esasen uzağı yakın yapacak olan Körfez Geçiş Köprüsü nedeniyle, Yalova bir “Eğlence Kenti” havası da kazanabilir ama toplum bunun ne kadarını kaldırır bilemem.
Daha önceki bir yazımda da belirtmiştim: Çiçek, sevgidir ve duyguların en güzel ifade şeklidir. Çiçekçilik ise sevgi ve sanatla harmanlanmış bir kültür işidir.
Yalova çiçek kenttir, çiçekçi kenttir ve herkesin bildiği gibi, Yalova’ da üretilen çiçekler, dünyanın çeşitli ülkelerine ihraç edilmektedir. Yalova’nın bu özelliğini ön plâna çıkarma çabası gecikmiştir ama yeterli ve uygun hamleler için çok geç de değildir.
Bu konudaki önerilerimi belki rağbet gözlere takılır da anlam kazanır diye kayıt altına almak istiyorum.
Konuyla ilgili değil ama öncelikli ve çok önemli bulduğum bir konuyu da burada belirteyim.
Hafta sonlarında, ailelerin küçük çocuklarıyla oynayacakları etrafı çevrili ve korunmalı bir oyun alanı ya da park yok. Burada belirtmek istediğim büyüklerin futbol oynayacağı, ya da mahalle aralarında salıncakların olduğu yer değil; yeni yürümeye başlayan bebeklerin özellikle anne ve babalarıyla koşup oynayacakları, içinde çeşitli aktivitelerin olacağı, özellikle hafta sonları veya güzel günlerde ailece bir arada olunacak bir alan.
Çok kötü bir adet var, her yeşil alan rant düşüncesiyle değerlendiriliyor ve bulunabilen her yere beton binalar dikiliyor. Bu yeşil alanlar elden çıktıktan sonra artık geri gelmez! Toplumun sağlıklı geleceği çok daha önemlidir!
Yalova’ nın simgesi “Karanfil” dir. Belediye Başkanlığı ambleminde karanfil vardır. Yalova’ da karanfil neden ön plâna çıkarılmaz anlamakta güçlük çekiyorum.
Geçen sene, “Yalova’ ın her yerine gül dikeceğiz” diye bir açıklama yapıldı; “Neden gül ?” doğrusu anlamadım. Yalova’ nın simgesi gül ise amblemi de değiştirin!
Yalova bir “Çiçek Kent” olabilir; bu durum kent merkezine girişten itibaren gösterilebilir. Örneğin:
Nadir Sitesi ya da Hastahane kavşağından Tonami Meydanı’ na kadar; Bursa yolundan Yalova’ ya girişte belli bir bölgeden, örneğin Şehirlerarası Garaj’ dan itibaren Tonami Meydanı’ na kadar yolun iki tarafına çeşitli şekillerde (doğal veya suni) “Karanfil Süslemeleri” yapılabilir.
Tonami Meydanı’ na, uygun bir yere, sadece karanfillerden yapılmış, 5-6 metre kadar yüksekliğinde bir “Karanfil Ağacı Anıtı” son derece anlamlı olmaz mı? Ya da aynı yükseklikte, tamamen karanfilden “Elinde bir karanfil demeti tutan genç kız çiçek heykeli” farklı bir uygulama olabilir.
Tonami Meydanı’ ndan Feribot İskelesi’ ne kadar yolun iki tarafına, mevcut ağaçların arasına belli aralıklarla dikilecek direklere karanfil süslemeleri yapılabilir; bu direkler yer yer üst kısımlarından da yine karanfil süslemeleriyle kapatılarak kent merkezine bir nevi çiçek şöleni altında girilebilir.
Feribot İskelesi’ nden Cumhuriyet Meydanı’ na kadar Yalı Caddesi’ nin iki tarafı, kırmızı karanfiller ya da kırmızı Atatürk Çiçekleri ile süslenebilir. Bu süsleme, elektrik direklerine yerden belli yükseklikte çiçek saksıları yerleştirilerek, belli mesafede dikilmiş özel direklere bu çiçeklerden süsler yapılarak ve Yalı Caddesi’ nin iki yanındaki evlerin balkonlarına Belediye Başkanlığı tarafından hazırlatılmış tek tip çiçek saksılarında tek tip (doğal veya suni) çiçekler yerleştirilerek olabilir.
Cumhuriyet Meydanı’ ndaki “Atatürk Görseli”, tamamen tek renk karanfillerden yapılmış bir Atatürk Büstü şeklinde düşünülebilir. Ya da buradaki görselin etrafı, tamamen karanfillerden çok farklı ve dikkat çekici objelerle süslenebilir.
Cumhuriyet Caddesi’ nin tamamı, direklere yerden belli yükseklikte çiçek saksıları yerleştirilerek rengârenk çiçeklerle süslenebilir.
İstanbul Caddesi’ nin tamamı farklı bir çiçek düzenlemesiyle bezenebilir.
Gazipaşa Caddesi, Cumhuriyet Meydanı’ ndan itibaren köprüye kadar, sadece o caddeye ait özel bir çiçek süslemesiyle bezenebilir. Burada da Atatürk Çiçeği farklı düzenlemeyle kullanılabilir.
Gazipaşa Caddesi’ nde köprüden itibaren eski Donanma Tesisleri’ nin bulunduğu bölgeye kadar, sahildeki bahçe, kafe veya benzeri yerlerde mor salkımlı veya değişik renk sarmaşıklar deniz kıyısına bambaşka bir çehre ve anlam kazandırırlar.
Erguvan, kışın yapraklarını döken güzel bir ağaççıktır. İlkbaharda, yapraklarından önce açan morumsu ya da kırmızımsı pembe renkli gösterişli çiçekleri nedeniyle park ve bahçelerde yaygın olarak yetiştirilir. Yüksekliği 2-10 metre arasında değişen erguvanın, üst yüzü koyu yeşil olan yürek biçiminde yaprakları vardır. Kent içinde, Fatih Caddesi’ni, iki tarafı erguvan ağaçları ile süslü düşünün… Şehrin görüntüsü ne kadar değişir değil mi? Çok mu zor, bilmiyorum.
Özellikle, Bahçelievler Mahallesi’nde her evin bahçesine “ Hanımeli” dikilse, fena mı olur? Zannediyorum bu sözümün ne anlama geldiğini, evinin bahçesinde hanımeli olanlar, ya da bir zamanlar böyle bahçeli bir evde yaşamış olanlar çok iyi anlar.
Parklarda ve yol kenarlarında süs bitkisi ve gölgelik olarak yetiştirilen ağaçlardan biri de, ıhlamurdur. Ihlamur ağaçları çiçek açmaya başladığında, yüzlerce metre uzaktan mis gibi kokusu gelir. Şehit Ömer Faydalı Caddesi iki taraflı olarak sadece ıhlamur ağaçları ile süslense, birkaç sene sonra, inanın burası herkesin yürüyüş yapmak için fırsat kolladığı bir yola dönüşür.
Okaliptüs ağacı, sulama ihtiyacı hissetmeden, toprağın derinliklerindeki suyu çeken ve alttaki bataklığı kurutan bir ağaçtır. Çok süratle büyür ve yaprak dökmeyen yapısı nedeniyle, bölgeyi değişik bir orman yapısına dönüştürür. 17 Ağustos Parkı, yıkılan evlerden çıkan enkazla doldurulduğu için, dibi bataktır ve muhtemelen ilk depremde, denize kayacaktır. Bu alana, uygun aralıklarla okaliptüs ağacı dikilebilir. Toprağın derinliklerine kök salan yapısı nedeniyle, toprağı tutar ve sağlamlaştırır.
17 Ağustos Parkı’ nın çeşitli köşelerine çok ilgi çekici görünümleri olan ağaçlar dikilebilir. Örneğin Ateş Ağacı, Ormangülü Ağacı, Ilgın Ağacı, Jacaranda Ağacı, vb…
Gelelim Paulovnia’ya… Ağaç değil, sanki fabrika… Gövdesi keresteye çok uygun, geniş yaprakları ve hoş kokulu çiçekleri ise son zamanlarda hızla büyüyen peyzaj alanında bir numaralı kullanım malzemesi… Paulovnia, farklı dokusu sayesinde, keresteciliğin dışında, mobilya kaplamasında, müzik aletleri yapımında, izolasyon malzemelerinde de kullanılabiliyor. Ayrıca çiçeklerinden arılar faydalanabiliyor ve yapraklarından yem yapılabiliyor. 80 yıllık ömrü olan bu ağaçlar, uygun bölgede ve uygun şekilde yetiştirildiği zaman hemen hemen hiç ölüm riski yok. Paulovnia yetiştirmek kârlı bir iş, her şeyi para ediyor. Paulovnia’ya işlendikten sonra her türlü şekli verebiliyorsunuz. Ayrıca, budaksız ve güzel kerestesi, kendisini, kaplama alanında en ideal malzeme yapmış durumda… Paulovnia’nın özel dokusu, kâğıt mukavva yapımında da kolaylık sağlıyor. Bunun yanı sıra, sesi iletebilme özelliği Paulovnia’ ya ayrı bir değer katıyor ve müzik aletleri yapımında da kullanılıyor. Ayrıca, ateşe dayanıklı olan Paulovnia, izolasyon alanında tercih ediliyor. Çürümeye, kırılmaya ve çatlamaya karşı dayanıklılığı, eksi 18 dereceye kadar dayanımını koruması, kullanım amacını artırıyor. Yalova, neden Paulovnia üretilen bir yer olmasın? Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü’nün konu hakkında ayrıntılı bilgi ve çalışmaya sahip olduğunu hatırlatırım. Unutmadan onu da belirtelim: Atatürk’ün Termal’e eliyle diktiği ağaçlar arasında Paulovnia da var. Meraklısının gidip görmesini öneririm.
Biraz da Jojoba Ağacı’ndan da bahsetmek istiyorum. Jojoba ( Simmondsia chinensis) Ağacı, Şimşirgiller (Buxaceae) familyasından, derimsi yapraklı çalı cinsi, fakir ve çorak orman arazilerinde yetişebilen, kuraklığa dayanıklı ve çok değerli odun dışı ürün veren bir ağaçtır. ABD’de çok popüler olan Jojoba Ağacı’nın bu ülkede derneği bile var. Bu ülkede stratejik bitki olarak ilan edilen Jojoba: Gıdadan tekstile, savunma, ilâç, boya, otomotiv ve kağıt sektöründen, sanayi ve kozmetiğe kadar binlerce üründe kullanılıyor. Örneğin, yaklaşık 2 metre yüksekliğindeki bu sert dallı bitkinin meyvelerinden “Jojoba Yağı” çıkarılıyor. Bu yağ: sabun, şampuan ve saç kremi gibi çeşitli kozmetik ürünlerde kullanılır. Jojoba Ağacı, Yalova ili boş orman ve hazine arazilerine dikilebilir. Jojoba fidanı, 25 metreye kadar inen kökleriyle toprak kaymalarını ve erozyonu önler. Jojoba Ağacı ve meyvelerinin kullanımını çok özet olarak yazdım. Konuya ilgi duyanlar araştırdıklarında çok çarpıcı bilgilerle karşılaşacaklardır.
Fatih Caddesi’ nin ya da Şehit Ömer Faydalı Caddesi’ nin sonundan itibaren “Çınarlı Hıyaban” başlar. Burasının ATATÜRK döneminde yapıldığı biliniyor. Hıyaban, iki tarafı ağaçlarla kaplı yol anlamındadır. Önceleri bu yolun üzeri kapalıydı. Sonraları yol kenarında yerleşim giderek artınca, yerleşim yerlerinin önlerindeki ağaçlar ne hikmetse kurumaya ve yok olmaya başladı. Bir ara yeni fidanlar dikildi. Ama yolun üzerinin kapandığı bölümler azınlıkta kaldı. Buna paralel bir de yeni yol yapılınca, “Çınarlı Hıyaban” özelliğini kaybetti. Burasının tekrar ve çok ciddi şekilde elden geçirilmesi ve üstünün tamamen ağaç dallarıyla kapanacağı şekilde düzenlenmesi gerekiyor.
Bu satırlara göz atanlara, Google’ a girip “ The Dark Hedges” yazıp çıkan görüntüye bakmalarını öneririm.
Çiçek Heykeller, kentin güzelleşmesinde ve yeni kimlik kazanmasında çok önemli rol oynarlar.
Yalova eğer Çiçek Kent olarak övünüyorsa, her uygun alana bir sanat eseri olabilecek kadar güzel Çiçek Heykeller yapılmalı; palyatif, günü geçiştiren çiçek süslemeleri yerine, çiçekler sanat ile birleşmeli, kalıcı ve büyük boyutlardaki Çiçek Heykelleri ve elbet Çiçek Parkları Yalova’ nın estetik simgeleri olmalıdır. Kentin değişik yerlerine sadece çiçeklerden yapılmış sevimli hayvan heykelcikleri özellikle çocuklar tarafından büyük beğeni kazanır. Örneğin Belediye binası önündeki parka tamamen çiçekten fidan diken bir adam heykeli yapılabilir.
Yalova’ da, arboretum gibi benzer bir alanda, (içinde çiçeklerden yapılmış tavus kuşları, filler, zürafalar, havuzlar, şelaleler, trenler, otomobiller, gemiler, vb. süsler bulunan; kardeş şehirlerin simge çiçekleriyle) Türkiye’ nin en büyük “Çiçek Parkı” neden olmasın? Mevcut örneklerden farklı ve çok daha güzel, tüm kentteki parklarla bütünleşen, bir Çiçek Parkı’ nın Yalova’ ya çekebileceği ziyaretçileri düşünmek güzel değil mi?
Bazı caddeler, örneğin Gazipaşa Caddesi ile Yalı Caddesi’ ni bazı bölümleri Portekiz’in Alentejo bölgesinde olduğu gibi çiçeklerle kaplanabilir.
ATATÜRK’ ün kenti olmakla övünen Yalova’ da yapılacak bir Çiçek Festivali’ nde ana tema neden ATATÜRK olmasın?
Ayrıca kentin iskele, meydan, cadde başları vb. muhtelif yerlerine değişik, ilgi çekici ve çarpıcı heykeller yapılabilir.
Unutulmasın kaliteli heykel tarzı sanat eserlerinin niceliği, kentin niteliğini artırır.
Uzunca bir yazı oldu. Sonuçta ben kendime dert edindim, oturup düşündüm, umarım ilgi çeker de okunmaya değer bulunur. Belki içinden uygulanabilir bulunanlar da olur.
KONUYLA İLGİLİ BİR ÖNERİ:
“Çiçek Düzenleme Sanatı” nın da Yalova Belediye Başkanlığı’ nın öncülüğünde oluşturulup geliştirilmesi ve göreve yeni seçilenlerin de kendilerinden önce gelenlerin yaptığını küçümsemesi yerine yapılanları daha da geliştirmesi, herhalde uygun olacaktır!
BİR TESPİT:
Amaçlarına göre değişen farklı budama şekilleri vardır. Odunlaşmış bitkilerde kırık, ezik, hastalık, sık ve eğri büyümekte olan dallar budanarak ağaçlara düzgün şekiller verilir. Budama diye ağaçlar tepelerinden kafa kesilir gibi kesilmez! Budama yapıyoruz diye ağacın tüm dalları kesilmez! Bahçelerdeki süs ağaç ve çalılarının budama ile şekilleri ve güzellikleri muhafaza edilir.
ATATÜRK DİYOR Kİ: “NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!” www.ahmetakyol.net
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Akyol
Çiçek Şehir: Zümrüt Yalova
1999 Gölcük Depremi’ nden önce siteler yüzünden yazlıkçıları boldu, yazları Yalova çarşı- pazarına bir renk ve bir canlılık geliyordu.
KONUYLA İLGİLİ BİR ÖNERİ:Depremden sonraki yıllar içinde sanayi tesislerinin ve tersanelerin yapımıyla birlikte, iç göç artmaya başladı; ( kışın emeklilerin yazın yazlıkçıların egemen olduğu) demokrafig yapı şekil değiştirdi.
Elbette kent yöneticilerinin ileriye dönük çeşitli “Kent Projeleri” vardır.
Marmara Denizi giderek kahverengileşiyor, Trakya’ da yapımı düşünülen “Kanal Projesi”, düşünce ve değerlendirmeme göre Marmara Denizi’ nin ölümünü hızlandıracak ve artık denizden yararlanma konusu tamamen sona erecektir. Doğa elden çıkacak, bunun geri dönüşü de olmayacaktır. (Üçüncü Boğaz Köprüsü ile yeni Havaalanı inşaatının İstanbul’ un dolayısıyla Marmara Bölgesi’ nin havasını nasıl değiştireceğini herhalde çok yakında görmeye başlarız.) Yalova’ nın geleceği ancak ilerisi düşünülerek plânlanabilir; bir kentin sürdürülebilir yaşam mücadelesi, günü kurtarmak üzerine oluşturulamaz!
Kanaatimce Yalova’ yı kalkındıracak hamle çiçekçilik olacaktır. Esasen uzağı yakın yapacak olan Körfez Geçiş Köprüsü nedeniyle, Yalova bir “Eğlence Kenti” havası da kazanabilir ama toplum bunun ne kadarını kaldırır bilemem.
Daha önceki bir yazımda da belirtmiştim: Çiçek, sevgidir ve duyguların en güzel ifade şeklidir. Çiçekçilik ise sevgi ve sanatla harmanlanmış bir kültür işidir.
Yalova çiçek kenttir, çiçekçi kenttir ve herkesin bildiği gibi, Yalova’ da üretilen çiçekler, dünyanın çeşitli ülkelerine ihraç edilmektedir. Yalova’nın bu özelliğini ön plâna çıkarma çabası gecikmiştir ama yeterli ve uygun hamleler için çok geç de değildir.
Bu konudaki önerilerimi belki rağbet gözlere takılır da anlam kazanır diye kayıt altına almak istiyorum.
Konuyla ilgili değil ama öncelikli ve çok önemli bulduğum bir konuyu da burada belirteyim.
Hafta sonlarında, ailelerin küçük çocuklarıyla oynayacakları etrafı çevrili ve korunmalı bir oyun alanı ya da park yok. Burada belirtmek istediğim büyüklerin futbol oynayacağı, ya da mahalle aralarında salıncakların olduğu yer değil; yeni yürümeye başlayan bebeklerin özellikle anne ve babalarıyla koşup oynayacakları, içinde çeşitli aktivitelerin olacağı, özellikle hafta sonları veya güzel günlerde ailece bir arada olunacak bir alan.
Çok kötü bir adet var, her yeşil alan rant düşüncesiyle değerlendiriliyor ve bulunabilen her yere beton binalar dikiliyor. Bu yeşil alanlar elden çıktıktan sonra artık geri gelmez! Toplumun sağlıklı geleceği çok daha önemlidir!
Yalova’ nın simgesi “Karanfil” dir. Belediye Başkanlığı ambleminde karanfil vardır. Yalova’ da karanfil neden ön plâna çıkarılmaz anlamakta güçlük çekiyorum.
Geçen sene, “Yalova’ ın her yerine gül dikeceğiz” diye bir açıklama yapıldı; “Neden gül ?” doğrusu anlamadım. Yalova’ nın simgesi gül ise amblemi de değiştirin!
Yalova bir “Çiçek Kent” olabilir; bu durum kent merkezine girişten itibaren gösterilebilir. Örneğin:
Nadir Sitesi ya da Hastahane kavşağından Tonami Meydanı’ na kadar; Bursa yolundan Yalova’ ya girişte belli bir bölgeden, örneğin Şehirlerarası Garaj’ dan itibaren Tonami Meydanı’ na kadar yolun iki tarafına çeşitli şekillerde (doğal veya suni) “Karanfil Süslemeleri” yapılabilir.
Tonami Meydanı’ na, uygun bir yere, sadece karanfillerden yapılmış, 5-6 metre kadar yüksekliğinde bir “Karanfil Ağacı Anıtı” son derece anlamlı olmaz mı? Ya da aynı yükseklikte, tamamen karanfilden “Elinde bir karanfil demeti tutan genç kız çiçek heykeli” farklı bir uygulama olabilir.
Tonami Meydanı’ ndan Feribot İskelesi’ ne kadar yolun iki tarafına, mevcut ağaçların arasına belli aralıklarla dikilecek direklere karanfil süslemeleri yapılabilir; bu direkler yer yer üst kısımlarından da yine karanfil süslemeleriyle kapatılarak kent merkezine bir nevi çiçek şöleni altında girilebilir.
Feribot İskelesi’ nden Cumhuriyet Meydanı’ na kadar Yalı Caddesi’ nin iki tarafı, kırmızı karanfiller ya da kırmızı Atatürk Çiçekleri ile süslenebilir. Bu süsleme, elektrik direklerine yerden belli yükseklikte çiçek saksıları yerleştirilerek, belli mesafede dikilmiş özel direklere bu çiçeklerden süsler yapılarak ve Yalı Caddesi’ nin iki yanındaki evlerin balkonlarına Belediye Başkanlığı tarafından hazırlatılmış tek tip çiçek saksılarında tek tip (doğal veya suni) çiçekler yerleştirilerek olabilir.
Cumhuriyet Meydanı’ ndaki “Atatürk Görseli”, tamamen tek renk karanfillerden yapılmış bir Atatürk Büstü şeklinde düşünülebilir. Ya da buradaki görselin etrafı, tamamen karanfillerden çok farklı ve dikkat çekici objelerle süslenebilir.
Cumhuriyet Caddesi’ nin tamamı, direklere yerden belli yükseklikte çiçek saksıları yerleştirilerek rengârenk çiçeklerle süslenebilir.
İstanbul Caddesi’ nin tamamı farklı bir çiçek düzenlemesiyle bezenebilir.
Gazipaşa Caddesi, Cumhuriyet Meydanı’ ndan itibaren köprüye kadar, sadece o caddeye ait özel bir çiçek süslemesiyle bezenebilir. Burada da Atatürk Çiçeği farklı düzenlemeyle kullanılabilir.
Gazipaşa Caddesi’ nde köprüden itibaren eski Donanma Tesisleri’ nin bulunduğu bölgeye kadar, sahildeki bahçe, kafe veya benzeri yerlerde mor salkımlı veya değişik renk sarmaşıklar deniz kıyısına bambaşka bir çehre ve anlam kazandırırlar.
Erguvan, kışın yapraklarını döken güzel bir ağaççıktır. İlkbaharda, yapraklarından önce açan morumsu ya da kırmızımsı pembe renkli gösterişli çiçekleri nedeniyle park ve bahçelerde yaygın olarak yetiştirilir. Yüksekliği 2-10 metre arasında değişen erguvanın, üst yüzü koyu yeşil olan yürek biçiminde yaprakları vardır. Kent içinde, Fatih Caddesi’ni, iki tarafı erguvan ağaçları ile süslü düşünün… Şehrin görüntüsü ne kadar değişir değil mi? Çok mu zor, bilmiyorum.
Özellikle, Bahçelievler Mahallesi’nde her evin bahçesine “ Hanımeli” dikilse, fena mı olur? Zannediyorum bu sözümün ne anlama geldiğini, evinin bahçesinde hanımeli olanlar, ya da bir zamanlar böyle bahçeli bir evde yaşamış olanlar çok iyi anlar.
Parklarda ve yol kenarlarında süs bitkisi ve gölgelik olarak yetiştirilen ağaçlardan biri de, ıhlamurdur. Ihlamur ağaçları çiçek açmaya başladığında, yüzlerce metre uzaktan mis gibi kokusu gelir. Şehit Ömer Faydalı Caddesi iki taraflı olarak sadece ıhlamur ağaçları ile süslense, birkaç sene sonra, inanın burası herkesin yürüyüş yapmak için fırsat kolladığı bir yola dönüşür.
Okaliptüs ağacı, sulama ihtiyacı hissetmeden, toprağın derinliklerindeki suyu çeken ve alttaki bataklığı kurutan bir ağaçtır. Çok süratle büyür ve yaprak dökmeyen yapısı nedeniyle, bölgeyi değişik bir orman yapısına dönüştürür. 17 Ağustos Parkı, yıkılan evlerden çıkan enkazla doldurulduğu için, dibi bataktır ve muhtemelen ilk depremde, denize kayacaktır. Bu alana, uygun aralıklarla okaliptüs ağacı dikilebilir. Toprağın derinliklerine kök salan yapısı nedeniyle, toprağı tutar ve sağlamlaştırır.
17 Ağustos Parkı’ nın çeşitli köşelerine çok ilgi çekici görünümleri olan ağaçlar dikilebilir. Örneğin Ateş Ağacı, Ormangülü Ağacı, Ilgın Ağacı, Jacaranda Ağacı, vb…
Gelelim Paulovnia’ya… Ağaç değil, sanki fabrika… Gövdesi keresteye çok uygun, geniş yaprakları ve hoş kokulu çiçekleri ise son zamanlarda hızla büyüyen peyzaj alanında bir numaralı kullanım malzemesi… Paulovnia, farklı dokusu sayesinde, keresteciliğin dışında, mobilya kaplamasında, müzik aletleri yapımında, izolasyon malzemelerinde de kullanılabiliyor. Ayrıca çiçeklerinden arılar faydalanabiliyor ve yapraklarından yem yapılabiliyor. 80 yıllık ömrü olan bu ağaçlar, uygun bölgede ve uygun şekilde yetiştirildiği zaman hemen hemen hiç ölüm riski yok. Paulovnia yetiştirmek kârlı bir iş, her şeyi para ediyor. Paulovnia’ya işlendikten sonra her türlü şekli verebiliyorsunuz. Ayrıca, budaksız ve güzel kerestesi, kendisini, kaplama alanında en ideal malzeme yapmış durumda… Paulovnia’nın özel dokusu, kâğıt mukavva yapımında da kolaylık sağlıyor. Bunun yanı sıra, sesi iletebilme özelliği Paulovnia’ ya ayrı bir değer katıyor ve müzik aletleri yapımında da kullanılıyor. Ayrıca, ateşe dayanıklı olan Paulovnia, izolasyon alanında tercih ediliyor. Çürümeye, kırılmaya ve çatlamaya karşı dayanıklılığı, eksi 18 dereceye kadar dayanımını koruması, kullanım amacını artırıyor. Yalova, neden Paulovnia üretilen bir yer olmasın? Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü’nün konu hakkında ayrıntılı bilgi ve çalışmaya sahip olduğunu hatırlatırım. Unutmadan onu da belirtelim: Atatürk’ün Termal’e eliyle diktiği ağaçlar arasında Paulovnia da var. Meraklısının gidip görmesini öneririm.
Biraz da Jojoba Ağacı’ndan da bahsetmek istiyorum. Jojoba ( Simmondsia chinensis) Ağacı, Şimşirgiller (Buxaceae) familyasından, derimsi yapraklı çalı cinsi, fakir ve çorak orman arazilerinde yetişebilen, kuraklığa dayanıklı ve çok değerli odun dışı ürün veren bir ağaçtır. ABD’de çok popüler olan Jojoba Ağacı’nın bu ülkede derneği bile var. Bu ülkede stratejik bitki olarak ilan edilen Jojoba: Gıdadan tekstile, savunma, ilâç, boya, otomotiv ve kağıt sektöründen, sanayi ve kozmetiğe kadar binlerce üründe kullanılıyor. Örneğin, yaklaşık 2 metre yüksekliğindeki bu sert dallı bitkinin meyvelerinden “Jojoba Yağı” çıkarılıyor. Bu yağ: sabun, şampuan ve saç kremi gibi çeşitli kozmetik ürünlerde kullanılır. Jojoba Ağacı, Yalova ili boş orman ve hazine arazilerine dikilebilir. Jojoba fidanı, 25 metreye kadar inen kökleriyle toprak kaymalarını ve erozyonu önler. Jojoba Ağacı ve meyvelerinin kullanımını çok özet olarak yazdım. Konuya ilgi duyanlar araştırdıklarında çok çarpıcı bilgilerle karşılaşacaklardır.
Fatih Caddesi’ nin ya da Şehit Ömer Faydalı Caddesi’ nin sonundan itibaren “Çınarlı Hıyaban” başlar. Burasının ATATÜRK döneminde yapıldığı biliniyor. Hıyaban, iki tarafı ağaçlarla kaplı yol anlamındadır. Önceleri bu yolun üzeri kapalıydı. Sonraları yol kenarında yerleşim giderek artınca, yerleşim yerlerinin önlerindeki ağaçlar ne hikmetse kurumaya ve yok olmaya başladı. Bir ara yeni fidanlar dikildi. Ama yolun üzerinin kapandığı bölümler azınlıkta kaldı. Buna paralel bir de yeni yol yapılınca, “Çınarlı Hıyaban” özelliğini kaybetti. Burasının tekrar ve çok ciddi şekilde elden geçirilmesi ve üstünün tamamen ağaç dallarıyla kapanacağı şekilde düzenlenmesi gerekiyor.
Bu satırlara göz atanlara, Google’ a girip “ The Dark Hedges” yazıp çıkan görüntüye bakmalarını öneririm.
Çiçek Heykeller, kentin güzelleşmesinde ve yeni kimlik kazanmasında çok önemli rol oynarlar.
Yalova eğer Çiçek Kent olarak övünüyorsa, her uygun alana bir sanat eseri olabilecek kadar güzel Çiçek Heykeller yapılmalı; palyatif, günü geçiştiren çiçek süslemeleri yerine, çiçekler sanat ile birleşmeli, kalıcı ve büyük boyutlardaki Çiçek Heykelleri ve elbet Çiçek Parkları Yalova’ nın estetik simgeleri olmalıdır. Kentin değişik yerlerine sadece çiçeklerden yapılmış sevimli hayvan heykelcikleri özellikle çocuklar tarafından büyük beğeni kazanır. Örneğin Belediye binası önündeki parka tamamen çiçekten fidan diken bir adam heykeli yapılabilir.
Yalova’ da, arboretum gibi benzer bir alanda, (içinde çiçeklerden yapılmış tavus kuşları, filler, zürafalar, havuzlar, şelaleler, trenler, otomobiller, gemiler, vb. süsler bulunan; kardeş şehirlerin simge çiçekleriyle) Türkiye’ nin en büyük “Çiçek Parkı” neden olmasın? Mevcut örneklerden farklı ve çok daha güzel, tüm kentteki parklarla bütünleşen, bir Çiçek Parkı’ nın Yalova’ ya çekebileceği ziyaretçileri düşünmek güzel değil mi?
Bazı caddeler, örneğin Gazipaşa Caddesi ile Yalı Caddesi’ ni bazı bölümleri Portekiz’in Alentejo bölgesinde olduğu gibi çiçeklerle kaplanabilir.
ATATÜRK’ ün kenti olmakla övünen Yalova’ da yapılacak bir Çiçek Festivali’ nde ana tema neden ATATÜRK olmasın?
Ayrıca kentin iskele, meydan, cadde başları vb. muhtelif yerlerine değişik, ilgi çekici ve çarpıcı heykeller yapılabilir.
Unutulmasın kaliteli heykel tarzı sanat eserlerinin niceliği, kentin niteliğini artırır.
Uzunca bir yazı oldu. Sonuçta ben kendime dert edindim, oturup düşündüm, umarım ilgi çeker de okunmaya değer bulunur. Belki içinden uygulanabilir bulunanlar da olur.
“Çiçek Düzenleme Sanatı” nın da Yalova Belediye Başkanlığı’ nın öncülüğünde oluşturulup geliştirilmesi ve göreve yeni seçilenlerin de kendilerinden önce gelenlerin yaptığını küçümsemesi yerine yapılanları daha da geliştirmesi, herhalde uygun olacaktır!
BİR TESPİT:Amaçlarına göre değişen farklı budama şekilleri vardır. Odunlaşmış bitkilerde kırık, ezik, hastalık, sık ve eğri büyümekte olan dallar budanarak ağaçlara düzgün şekiller verilir. Budama diye ağaçlar tepelerinden kafa kesilir gibi kesilmez! Budama yapıyoruz diye ağacın tüm dalları kesilmez! Bahçelerdeki süs ağaç ve çalılarının budama ile şekilleri ve güzellikleri muhafaza edilir.
ATATÜRK DİYOR Kİ:
“NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!”
www.ahmetakyol.net