Mevcut tarifeye göre, sabahları saat 10 00’da Yalova’dan Kartal’a bir deniz otobüsü kalkıyor. 9 00’da Kartal’dan kalkan deniz otobüsü, 9 40 civarında Yalova iskelesine yanaşıyor, yolcularını boşaltıyor, yeni yolcularını alarak 10 00’da hareketle Kartal’a gidiyor.
Birkaç gün önce, biletimizi aldık, yolcu bekleme bölümüne geçtik, bekliyoruz. 9 00’da Kartal’dan kalkan deniz otobüsü geldi, tam yolcuların inmesi için kapaklar açılırken, koyu renkli bir otomobil gelerek yolcuların çıktığı yerdeki özürlülere ayrılmış bulunan yere geldi ve park etti. Şoför, aracından indi, sağ arka kapıyı açtı ve hazır olda beklemeye başladı.
Yolcular inerken, yolcuların arasından takım elbiseli birisi, otomobile bindi, şoför saygıyla kapıyı kapattıktan sonra, kendi yerine geçti ve aracı çalıştırarak deniz otobüsünden çıkan yayaların arasından ilerleyerek geçti ve gitti. Plâkasına baktım. “16 AE…” diye başlıyordu.
İlginçtir, bu olaydan bir hafta sonra, bu sefer saat 9 00’da Kartal’dan kalkan deniz otobüsüyle Yalova’ya geliyorduk. Deniz otobüsü kıyıya yanaşırken, aynı otomobili gördüm. Yolcuların çıkış yerinde park etmiş, gelen yolcusunu bekliyordu. Üşenmedim aracın yanına giderek kim bu zat diye baktım. Araç, yolcuların arasından ilerleyerek gitti.
Şimdi, soruyorum, bu olay normal midir? Engellilere ayrılmış, yayalara ait bir yerde bu ayrıcalık neden? Ona bu izni kim vermiş?
İzin verilmiş dahi olsa, yayaların arasında araç kullanmak doğru mu? Annesinin elinden kurtulan küçük bir çocuk, bu aracın altında kalsa bu işin sorumluluğu kime ait olacaktır?
Belki de ben yanlış düşünüyorum ama hasta, sakat ya da bir başka önemli sebep olmadan kimseye burada ayrıcalıklı davranış izni vermemek gerekir.
*** Prof. Çetin Yetkin yönetiminde, "Müdafaa-i Hukuk" adlı çok değerli aylık bir dergi çıkıyor. İlginç bir rastlantı olarak, derginin Aralık 1998 sayısında, Prof. Fahir İz'in bir incelemesi yayımlandı:
"O. Pamuk'taki Atatürk Anlayışı..."
Meğer benim artık okumayı denemediğim kitaplarında daha neler varmış! İşte birkaç örnek:
"Sonra kasaba alanına dolanır. Atatürk heykellerine sıçan güvercinleri ayıplar..."
"Atatürk kendini içkiye vermiş meyhane kalabalığına, cumhuriyeti emanet etmiş olmanın güveniyle gülümsüyordu..."
"Atatürk'ün leblebi zevkinin ülkemiz için ne büyük felaket olduğunu..."
"Sonra bir cumhuriyet, Atatürk, damga pulu havasına girdiğimizi hatırlıyoruz..."
Sayın İz, 275 sayfalık bir kitapta, tam sekiz yerde ve "hiç gerekmediği halde" Atatürk'e sataşıldığını saptamış. Şöyle diyor: "Bunlar kitaptan çıkarılsa hiçbir şey değişmez. Yalnız yazarın kimi ruhsal gereksinimleri tahmin edilmemiş olur!"
Kim bilir, belki de Orhan Pamuk'un "en birinci aydın" ilan edilmesinde, bu incelemenin de büyük katkısı olmuştur!
Ben, inandıklarını açıkça savunanlara hep saygı duymuşumdur... O düşüncelere karşı olsam bile!
Ama o yürekliliği gösteremeyip de bunu sinsice yapmaya çalışanlara... Oraya buraya "bityeniği" sokuşturanlara... Hep tiksinerek bakmışımdır. Bunu hep zayıf bir kişiliğin, zavallı bir ruh halinin yansıması olarak görmüşümdür. ...................
Yukarıdaki satırlar Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’ya ait… Rahmetli Kışlalı, “Balo Maskesiz Olsun” başlıklı yazısını, 27 Ocak 1999 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlamış.
Şu sıralar güvercinler çoğaldı. Nedense ne zaman “Güvercin” konusu gündeme gelse, rahmetli Kışlalı’nın yukarıdaki satırlarını hatırlarım.
*** Çevre Günü münasebetiyle, bu yazımda “Yürüyen Köşk” konusuna da değinmek istiyordum ama bu sefer kısmet değilmiş!..
***
FARKINDA MISINIZ?
Yalova’da Atatürk Stadyumu’nun da içinde bulunduğu alan, 1/ 25 000’lik Yalova Çevre Düzeni Plânı’nda Bölgesel Spor Alanı statüsünden çıkartılarak, Yüksek Yoğunluklu Konut Alanı olarak işlenmiş. Tekrar soralım bunun farkında mısınız?
***
GÜNÜN SORUSU:
Yangını söndürmek için benzinle gidene ne denir?
GÜNÜN SÖZÜ:
“Hayatta edinilmesi gereken en önemli prensip her zaman ve her zeminde hakkın ve haklının yanında yer almak olmalıdır. Güçlünün yanında yer almak ve bunu maddi çıkarları ya da gelecekteki beklentileri için kullanmak basit ve gelişmemiş kişilik göstergesidir.”
KÜÇÜK BİR HATIRLATMA:
Vefa, önemli bir duygudur, Yalova’nın da “Vefa” ya ihtiyacı var!..
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Akyol
Ayrıcalıklı Davranış
Mevcut tarifeye göre, sabahları saat 10 00’da Yalova’dan Kartal’a bir deniz otobüsü kalkıyor. 9 00’da Kartal’dan kalkan deniz otobüsü, 9 40 civarında Yalova iskelesine yanaşıyor, yolcularını boşaltıyor, yeni yolcularını alarak 10 00’da hareketle Kartal’a gidiyor.
Birkaç gün önce, biletimizi aldık, yolcu bekleme bölümüne geçtik, bekliyoruz. 9 00’da Kartal’dan kalkan deniz otobüsü geldi, tam yolcuların inmesi için kapaklar açılırken, koyu renkli bir otomobil gelerek yolcuların çıktığı yerdeki özürlülere ayrılmış bulunan yere geldi ve park etti. Şoför, aracından indi, sağ arka kapıyı açtı ve hazır olda beklemeye başladı.
Yolcular inerken, yolcuların arasından takım elbiseli birisi, otomobile bindi, şoför saygıyla kapıyı kapattıktan sonra, kendi yerine geçti ve aracı çalıştırarak deniz otobüsünden çıkan yayaların arasından ilerleyerek geçti ve gitti. Plâkasına baktım. “16 AE…” diye başlıyordu.
İlginçtir, bu olaydan bir hafta sonra, bu sefer saat 9 00’da Kartal’dan kalkan deniz otobüsüyle Yalova’ya geliyorduk. Deniz otobüsü kıyıya yanaşırken, aynı otomobili gördüm. Yolcuların çıkış yerinde park etmiş, gelen yolcusunu bekliyordu. Üşenmedim aracın yanına giderek kim bu zat diye baktım. Araç, yolcuların arasından ilerleyerek gitti.
Şimdi, soruyorum, bu olay normal midir? Engellilere ayrılmış, yayalara ait bir yerde bu ayrıcalık neden? Ona bu izni kim vermiş?
İzin verilmiş dahi olsa, yayaların arasında araç kullanmak doğru mu? Annesinin elinden kurtulan küçük bir çocuk, bu aracın altında kalsa bu işin sorumluluğu kime ait olacaktır?
Belki de ben yanlış düşünüyorum ama hasta, sakat ya da bir başka önemli sebep olmadan kimseye burada ayrıcalıklı davranış izni vermemek gerekir.
***
Prof. Çetin Yetkin yönetiminde, "Müdafaa-i Hukuk" adlı çok değerli aylık bir dergi çıkıyor. İlginç bir rastlantı olarak, derginin Aralık 1998 sayısında, Prof. Fahir İz'in bir incelemesi yayımlandı:
"O. Pamuk'taki Atatürk Anlayışı..."
Meğer benim artık okumayı denemediğim kitaplarında daha neler varmış! İşte birkaç örnek:
"Sonra kasaba alanına dolanır. Atatürk heykellerine sıçan güvercinleri ayıplar..."
"Atatürk kendini içkiye vermiş meyhane kalabalığına, cumhuriyeti emanet etmiş olmanın güveniyle gülümsüyordu..."
"Atatürk'ün leblebi zevkinin ülkemiz için ne büyük felaket olduğunu..."
"Sonra bir cumhuriyet, Atatürk, damga pulu havasına girdiğimizi hatırlıyoruz..."
Sayın İz, 275 sayfalık bir kitapta, tam sekiz yerde ve "hiç gerekmediği halde" Atatürk'e sataşıldığını saptamış. Şöyle diyor: "Bunlar kitaptan çıkarılsa hiçbir şey değişmez. Yalnız yazarın kimi ruhsal gereksinimleri tahmin edilmemiş olur!"
Kim bilir, belki de Orhan Pamuk'un "en birinci aydın" ilan edilmesinde, bu incelemenin de büyük katkısı olmuştur!
Ben, inandıklarını açıkça savunanlara hep saygı duymuşumdur... O düşüncelere karşı olsam bile!
Ama o yürekliliği gösteremeyip de bunu sinsice yapmaya çalışanlara... Oraya buraya "bityeniği" sokuşturanlara... Hep tiksinerek bakmışımdır. Bunu hep zayıf bir kişiliğin, zavallı bir ruh halinin yansıması olarak görmüşümdür.
...................
Yukarıdaki satırlar Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’ya ait… Rahmetli Kışlalı, “Balo Maskesiz Olsun” başlıklı yazısını, 27 Ocak 1999 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlamış.
Şu sıralar güvercinler çoğaldı. Nedense ne zaman “Güvercin” konusu gündeme gelse, rahmetli Kışlalı’nın yukarıdaki satırlarını hatırlarım.
***
Çevre Günü münasebetiyle, bu yazımda “Yürüyen Köşk” konusuna da değinmek istiyordum ama bu sefer kısmet değilmiş!..
***
FARKINDA MISINIZ?
Yalova’da Atatürk Stadyumu’nun da içinde bulunduğu alan, 1/ 25 000’lik Yalova Çevre Düzeni Plânı’nda Bölgesel Spor Alanı statüsünden çıkartılarak, Yüksek Yoğunluklu Konut Alanı olarak işlenmiş. Tekrar soralım bunun farkında mısınız?
***
GÜNÜN SORUSU:
Yangını söndürmek için benzinle gidene ne denir?
GÜNÜN SÖZÜ:
“Hayatta edinilmesi gereken en önemli prensip her zaman ve her zeminde hakkın ve haklının yanında yer almak olmalıdır. Güçlünün yanında yer almak ve bunu maddi çıkarları ya da gelecekteki beklentileri için kullanmak basit ve gelişmemiş kişilik göstergesidir.”
KÜÇÜK BİR HATIRLATMA:
Vefa, önemli bir duygudur, Yalova’nın da “Vefa” ya ihtiyacı var!..
ATATÜRK DİYOR Kİ:
“NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE…”
www.ahmetakyol.net
www.facebook.com/ahmet.akyol.1422