Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Araştırma Enstitüsü

Yazının Giriş Tarihi: 08.05.2006 00:06
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.05.2006 00:06

Yalova’da, Atatürk’e ait olduğu iddia edilen “Yalova benim kentimdir” diye bir söz var. Bu söz, çeşitli yerlerde yazılı; Yalova ile ilgili Valilik ve Belediye Başkanlığı’nın çıkardığı kitaplarda da var.


Yalova’da, “Atatürk ve Yalova” konusunu en fazla inceleyen biri olarak, “Atatürk’ün böyle bir sözü olmadığını” söyleye söyleye dilimde tüy bitti. Benim okuduğum hiçbir kitap veya anıda, böyle bir söz yok. Böyle bir söz var diyenin, lâfı eveleyip gevelemeden, nerede yazılı olduğunu söylemesi gerekir.


Ancak, Atatürk’ün, bu sözü hiç söylememesine rağmen, Yalova’ya, Yalovalı’dan daha fazla sahip çıktığı da bir gerçektir.


Konuyu ayrıntılarıyla öğrenmek isteyenler, “Atatürk’ün Kenti Yalova” kitabımdan yararlanabilirler.


Ortadaki ilginç ve çok çarpıcı durumu bir kere daha hatırlatmak istiyorum. Atatürk, “Yalova benim kentimdir” dememesine rağmen, Yalova’yı kendi kentiymiş gibi benimseyip sahiplenirken; Yalovalı, “Atatürk, Yalova benim kentimdir dedi” diyerek, Atatürk’ün Yalovalı’ya emanetine ihanet etmiştir ve hâlen etmektedir.


Hep diyoruz ya. “Atatürk’ün Yalova’da üç evi, iki çiftliği vardır, başka hiçbir şehirde bu kadar ev ve çiftliği yoktur” diye…


Artık, Atatürk’ün Yalova’da iki evi ve bir çiftliği kaldı. Ayrıntıya girmeye gerek var mı? Baltacı Çiftliği (TİGEM) artık yok. TİGEM’deki Atatürk Evi’ni “Atatürk ve Yalova Müzesi” yapmak için Sayın Hayri Tezcan ve Sayın Kaya Dalkılıç ile canımız çıkmıştı.


TİGEM zamanında, hiçbir önlem alınmadığı için resimler rutubetten çürümüş, orijinal mobilyaları ağaç kurdu delik deşik etmişti. İlgisizlik o kadar büyüktü ki, pek çok resim, belge yerlerinden düşmüş, kaldırılmış veya değiştirilmişti. İçim kaldırmadığı için, son durumunu görmek için gitmiyorum bile. Bölgedeki ihalelerden sonra, herhalde bina da yıkılıp, yeri, bir başka şekilde değerlendirilecektir.


Yalovalı’nın göz göre göre yağmaladığı yerlerden biri de, eski adı Millet Çiftliği olan Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü’dür.


İlginçtir ki, bırakın emanete sahip çıkmayı, toplumun büyük kısmı bu çiftliğin adını, kuruluş amacını ve işlevini bile bilmiyor. Daha da acısı, ilgi duyup öğrenmek istemiyor.


Atatürk, 1929 yılında Ankara’dan İstanbul’a gittiğinde, en önemli hedeflerinden biri, tarım ve hayvancılıkta örnek olacak çiftlikler kurarak Türk çiftçisine çağdaş ufuklar açmak, doymayan bir canavar olan İstanbul’un bu gereksinimine yanıt vermekti.


Bu amaçla, sık sık İstanbul civarında çiftlik yeri olabilecek araziler arıyordu.


Aynı yıllarda, biri Yalova’nın doğusunda, diğeri batısında iki çiftlik mevcuttu. Doğudakine Millet Çiftliği (günümüzde Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü), batıdakine Baltacı Çiftliği (daha sonra TİGEM ) deniyordu.


Atatürk, Yalova’ya geldiği 19 Ağustos 1929 günü Baltacı Çiftliği’ni, ertesi günü de Millet Çiftliği’ni gezdi.


Her iki çiftliği de beğenen Atatürk, kısa süre sonra bunları satın aldı. O zamanlar Millet Çiftliği, 6928 dekardı. Atatürk, diğerlerinde olduğu gibi, bu çiftliğin yönetimiyle de bizzat ilgilendi. Çiftlik kısa sürede tarım ve hayvancılıkta Türk çiftçisi için örnek bir yer oldu.


Atatürk, 1937 yılında, tasarrufu altındaki tüm çiftlikleriyle birlikte, bu çiftliği de, bütün tesisat, hayvanat ve demirbaşlarıyla hazineye bağışladı.


Millet Çiftliği, Atatürk’ten sonraki zaman içinde , değişik tarihlerde çeşitli aşama ve kuruluşlar geçirdi. En son “Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü” adını aldı.


1945’te, toprağı olmayan ya da yetmeyen çiftçilerin aileleriyle birlikte geçimlerini sağlayacak ve iş güçlerini değerlendirecek ölçüde toprak edinmeleri amacıyla, Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu çıktı.


Ancak, bu kanunu CHP çıkarmış, durum parti içinde bölünmelere sebep olmuştu. Sonuçta bu kanuna en fazla karşı çıkanlar tarafından kurulmuş bulunan Demokrat Parti’nin eliyle yürütüldü. Böylece : Millet Çiftliği’nin 6928 dekarının 5700 dekarı vatandaşa dağıtıldı.


Toprak dağıtılmakla birlikte, topraklandırılan çiftçiye işletme kredisi verilemediği, çiftçi modern tarım araç ve gereçleriyle desteklenemediği için, amaca ulaşılamadı. Tarım amacıyla işlenmek için verilen topraklar, iskân için kullanılır oldu. Daha sonra bu topraklar üzerinde Gaziosmanpaşa, Kemâlpaşa ve İsmetpaşa Mahalleleri kuruldu.


Atatürk’ün Elmalık yolu üzerindeki Mandıra Sırtları’nda yerli Merinos ırkı yetiştirmek için başlattığı çalışmalar da, mandıra dağıtılınca son buldu.


Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü (ABKMAE), halen 1204 dekar araziye sahiptir. Bu arazinin 897 dekarlık kısmı araştırma ve demostrasyonlar için, geriye kalan kısmı idari ve servis binaları, lojmanlar, yeşil alan olarak kullanılmaktadır.


Enstitü’de : Islah_Yetiştirme Teknikleri çalışmalarının yürütüldüğü Meyvecilik, Sebzecilik, Süs Bitkileri, Mantarcılık, Doku Kültürü ve Bitki Besleme Laboratuarları yanında Bitki Hastalık ve Zararlıları, Hasat Sonrası Fizyolojisi ve Teknolojisi Laboratuarları yer almaktadır.


Verimliliğin ve kalitenin artırılması amacıyla yaprak, toprak, meyve analizlerinin yapılması, iç ve dış ticaretin düzenlenmesinde ihtiyaç duyulan zirai karantina uygulamalarında test ve kontrollerin yapılması da çalışma konuları arasındadır.


Enstitü, esas görev alanı olan Araştırma-Geliştirme çalışmaları yanında, Üretim ve Eğitim-Yayım çalışmaları ile sadece Marmara Bölgesi’nin değil tüm Türkiye’nin en önemli kuruluşlarından biri haline gelmiştir.


Bu güne kadar :
Sonuçlanan 561,
Yürütülmekte olan 63,
2006 yılında yürürlüğe konulan 6 adet Proje bulunmaktadır.


Tüm bu çalışmalar sonucu, Ülkemiz Bahçe Bitkileri sektörüne katkısı olarak 62 meyve, üzüm, sebze, süs bitkisi ve zeytin ıslah edilmiştir. Tescil aşamasında ise 30 civarında çeşit adayı bulunmaktadır. Enstitü’de, meyve, sebze, süs bitkisi ve zeytin türlerinde toplam 1 544 yerli ve yabancı tip ve çeşidi Bitki Genetik Kaynakları olarak muhafaza edilmektedir.


Enstitü tarafından ulusal ve uluslar arası 9 kongre ve sempozyum düzenlenmiş olup, 2006 yılında 1 çalıştay ve 1 sempozyum daha düzenlenecektir. Bu güne kadar her yıl 2000 civarında teknik eleman, üretici ve öğrencinin eğitim aldığı Enstitüde her yıl yaklaşık 20 civarında eğitim programı düzenlenmektedir.


Kısacası, ABKMAE, yalnız Türkiye’de değil, bütün dünyada, yaptığı son derece etkin ve yararlı çalışmalarıyla çok iyi tanınan ve her Yalovalı’nın gurur duyması gereken bir kuruluştur.


Ne var ki, bu son derece yararlı kuruluşun topraklarında çok kişi ve kuruluşun gözü vardır ve bu verimli topraklar azar azar kemirilmektedir. “Yalova’nın gelişmesini engelliyor, Enstitü toprakları imara açılmalıdır” diyenleri ben gözlerimle gördüm; sözlerini hayretle dinledim.


Biraz yukarıda, ABKMAE topraklarının 1204 dekar kaldığını belirtmiştim. Şimdi, tespitlerimi ve aldığım duyumları plân üzerinden belirteyim.


SSK Hastanesi önündeki kavşak yapımı için, ana yolun güneyindeki (Kiwi-Üzüm Bağı)’ndan 16 224 metre kare, ana yolun kuzeyindeki Araştırma Enstitüsü arazisi içindeki zeytinlikten 8 477 metrekare elden çıkması plânlandı.


Araştırma Enstitüsü’nün Nadir Yolu doğusunda bir tarım arazisi ( bahçe ) vardı. 21 dekarlık bu arazi 1997’de (Tarım Sitesi) olarak Yalova İl Tarım Müdürlüğü’ne tahsis edildi. Zira, Yalova İl Tarım Müdürlüğü’nün ayrı bir yeri yoktu, bu müdürlüğün tesisleri Araştırma hudutları içinde bulunuyordu. Ancak, son anda ne olduysa, bu Tarım Sitesi olarak ayrılan alana SSK Hastanesi yapıldı.


Ana kanalizasyon, şu anda Çiftlikköy-Yalova yolunun hemen kuzeyinden geçiyor. Yeni yol yapımı sırasında, bu kanalizasyon daha kuzeye, yani Araştırma Enstitüsü hudutları içinde olacak. Kısacası, bugünkü güney huduttan 15-20 metre kadar bir şerit, yol boyunca elden çıkacak.


Enstitü arazisi içinde, Adliye ile ana yol arasında, Balaban Dere’ye paralel bir yol düşünülüyor. 5-6 sene önce, Çiftlikköy ilçe plânında, Enstitü arazisi içinden geçen Çiftlikköy-Yalova minibüs yolunu gözlerimle görmüştüm. Demek, zihinlerde bu da var.


Depremden sonra, girişe Defterdarlık binası yapılacaktı, son anda önlendi. 6 dekarlık bir alana, Vali Konağı yapılması düşünülmüştü, itirazlar üzerine olmadı.


1998’deki Yalova Kongresi sırasında, kongre salonunda asılı bir haritada, Araştırma Enstitüsü içine bir ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ binası çiziliydi. Buraya, nasıl olacaksa, tüm Türkiye’deki Atatürk’e ait hatıra eşyalar ve belgeler toplanacaktı. Sonra ne olduysa hiç gündeme gelmedi ve unutuldu.


Ana yolun güneyindeki (Kiwi- Üzüm Bağı) alan, 164 dekardı. Belediye tarafından yapılan bir İmar Plânı’nda, burası üç bölüme ayrıldı. Spor tesisi yapılacağı ileri sürülen 11-13 dekar alan, ilk aşamada elden çıktı. Sonra, ikinci bir 13 dekar araziye Devlet Hastanesi yapılacağı gerekçesiyle el konuldu. Temel atma töreni yapıldı. Yanılmıyorsam buradaki törene dönemin Başbakanı da geldi. Ancak ödeneksizlikten inşaata başlanamadı. Kısacası, 26 dekar alan, hudut dışında kaldı.


Burada geri kalan alan 138 dekardır. Burası da, Yalova Belediyesi tarafından ( YÜKSEK ÖĞRETİM TESİSİ VE KAMPÜSÜ) olarak Nazım Plânı’nda belirtilmişti.  Bunların da ayrıntısına ve hukuksal boyutuna girmiyorum.


Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü, tüm dünyaca tanınan çok önemli bir gen merkezidir. Deniz kenarındaki sahil bandında motorlu araç kullanımı cinayet değil de nedir? Buraya her gidişimde, bazı araçların, gezindiklerini görüyorum. Ayrıca, yeni restore edilen Yürüyen Köşk civarına otopark yapılması, buraya otomobille gelinmesini teşvik eder.


Köşk civarında motorlu araçların, yürüme ve gezinme yolunda atlı faytonun ne işi var?


Son olarak, Enstitü’den koparılmak istenen bir başka alanı daha hatırlatmak istiyorum.


Dörtyol’daki Tonami Meydanı’ndan şehre girişte, sağ tarafta kalan alan, Yalova Sahil Projesi’nde, Enstitü’den kopartılıp, turizm amaçlı kullanılmak isteniyor. Sözüm ona, bu düzenlemenin Yalova çehresinde yaratacağı güzellik, yerel turizme büyük oranda yansıyacak, karayolu girişinde açılacak yeni meydan, Yalova’nın ekonomik hayatına büyük canlılık kazandıracakmış. (Bu nasıl olacaksa?)


Başlangıçta da söylemiştim. Atatürk, “Yalova benim kentimdir” dememesine rağmen, Yalova’yı kendi kentiymiş gibi benimseyip sahiplenirken; Yalovalı, “Atatürk, Yalova benim kentimdir dedi” diyerek, geçmişte Atatürk’ün emanetlerini korumamıştır, günümüzde korumamaktadır, korkarım gelecekte de korumayacaktır.



Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.