Mustafa Kemal Paşa’ nın 19 Mayıs 1919’ da Samsun’a çıkışından sonra Kongreler ve Örgütlenme dönemi başlamış; 22/ 23 Haziran 1919 gecesi Amasya Tamimi yayımlanmış; 23 Temmuz- 5 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum Kongresi toplanmış; 4 – 11 Eylül 1919 tarihleri arasında da Sivas Kongresi yapılmıştı.
Sivas Kongresi’ nde, vatanın bütünlüğünün ve milletin bağımsızlığının nasıl sağlanacağı konuları ele alınmış; görüşmeler sırasında, özellikle manda, yani başka bir devletin himayesine girme konusu tartışılmış, fakat bu istek, Türk milletinin üstün niteliklerinden biri olan bağımsız yaşama geleneğine aykırı olduğu için, kabul edilmemişti.
Sivas Kongresi’ nde alınan karara göre:
“ Türkiye’nin sınırları, Mondros Ateşkesi ile saptanmış kabul edilmektedir. Bu sınırlar içinde bütün bölgeler bölünmez bir bütündür. …Osmanlı ülkesini parçalamak ve üstünde Rum ve Ermeni devletleri kurmak girişimleri karşısında hep birlikte savunmaya geçilecektir. …Vatanın bölünmesi için hiçbir öneri kabul edilemez. Ulusun kendi geleceğini saptayabilmesi ve hükümetin başıboş bırakılmasının önlenmesi için Meclis-i Mebusan’ ın derhal toplanması gerektir.”(1)
Sivas Kongresi’nde alınan kararın yayımlandığı günden bir gün sonra, 12 Eylül 1919 günü, ilginç bir olay yaşandı. Sadrazam Damat Ferid Paşa ile İngiliz temsilciler arasında, Sultan Vahideddin tarafından onaylanmış, gizli bir antlaşma kabul edildi.
Ancak bu olayı görmeden önce, Sultan Vahideddin’ in bu dönemdeki amacı ve bazı faaliyetlerini hatırlayalım.
Dönemle ilgili belgeler incelendiğinde, Sultan Vahideddin’in amacının, ülkenin bağımsızlığını kazanmak olmadığı, aksine ne olursa olsun İngiltere’nin koruyuculuğunda bir barış yapmak olduğu, anlaşılıyor.
Sultan Vahideddin, sadece sempati duymakla kalmıyor, İngiltere’nin Osmanlı Devleti’ nin yönetimini bir an önce almasını istiyordu. Onun, bu konudaki talepleri İngiliz arşivlerine de geçmiştir.
Örneğin, General Milne, 16 Aralık 1918 tarihli raporuna:
“…Padişah’ ın Sami Bey’i Ordu Karargâhı’ na gönderdiğini, Türkiye’nin idaresini mümkün olduğu kadar çabuk ele alması için, Britanya Hükümeti’nden istirhamda bulunduğunu, barışın beklenmesi halinde geç kalınmış olacağını söylediğini, Britanya memurlarının kontrol maksadıyla memleket dahiline gönderilmesini ve bu takdirde… Britanya subaylarının idareye yardımda bulunmalarını rica ettiğini…” (2) yazmıştı.
Mustafa Kemal Paşa, ülkenin tam bağımsız olması düşüncesindeyken, Sadrazam Damat Ferid Paşa, 30 Mart 1919’da, İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe’ı ziyaret ederek, Sultan Vahideddin ile beraber hazırladıkları bir projeyi sundu. Buna göre Vahideddin, şunları istiyor-öneriyordu:
“ İngiltere, lüzum gördüğü yerleri 15 yıl boyunca işgal edecek,
İngiltere Hükümeti her vilayete birer İngiliz Başkonsolosu tayin edecek ve bu konsoloslar 15 yıl müddetle Vali nezdinde Müşavirlik vazifesi görecek,
İl, Belediye Meclisleri ve seçimlerinde meclis üyelerinin seçimi İngiliz konsoloslarının kontrolleri altında yapılacak,
İngiltere hem başkentte, hem vilâyetlerde maliyeyi sıkı bir kontrole tâbi tutmak hakkına sahip olacak,
Ermenistan bağımsız ve özgür bir cumhuriyet olacak,
Burgaz-Enez çizgisi Trakya sınırı olacaktır.”(3)
Sultan Vahideddin, İngilizler’ e bu öneriyi sunduğunda ( 30 Mart 1919’da), Mustafa Kemal Paşa ile henüz Anadolu’ya geçiş için görüşmemişti.
Sultan Vahideddin’in Mustafa Kemal Paşa ile görüşmesi, İşgal Güçleri Komutanlığı’nın 21 Nisan 1919’da verdiği Nota’ dan sonra gündeme geldi.
Vahideddin’in, İngilizler’ e sunduğu 30 Mart 1919 tarihli proje, onun ülkenin geleceği hakkındaki düşünceleridir.
Bu düşüncede olan insan, Mustafa Kemal Paşa’dan ülkenin bütünüyle bağımsız olarak kurtarılmasını isteyebilir mi?
“ Paşa Paşa, ülkeyi kurtarabilirsin “ sözünün anlamı,: “ İngilizler’ e karşı çıkanları sustur. İşgale karşı çıkanlara engel olursan, İngilizler’ in teveccühünü kazanır, böylece onların korumasına gireriz” dir.
Tam bağımsızlıktan yana olan Mustafa Kemal Paşa ile İngiliz korumasına girmek isteyen Sultan Vahideddin arasında, görevlendirme öncesinde, ülkenin kurtuluşu konusunda bir görüş birliği olduğu söylenemez.
Sultan Vahideddin’in, bu doğrultuda, ülkenin kurtuluşu ve bağımsızlığını kazanması için Mustafa Kemal Paşa’yı görevlendirmesi ve yönlendirmesi mümkün görülmemektedir.
Şimdi, Sadrazam Damat Ferid Paşa ile İngiliz temsilciler arasında 12 Eylül 1919 günü imzalanan gizli anlaşmayı görelim. Antlaşma, yedi maddeyi içeriyordu.
İngiltere Hükûmeti, kendi koruyuculuğu altında Türkiye’nin bütünlüğünü ve egemenliğini üzerine alır. İstanbul, hilâfet ve saltanat merkezi olacak ve Boğazlar, İngiltere’nin denetimine bağlı tutulacaktır. Türkiye, bağımsız bir Kürdistan teşkiline engel olmayacaktır. Bunlara karşılık Türkiye, İngiltere’nin Suriye ve Elcezire egemenliğini gerektiğinde eylemli yardım göndermekle temin ve hilâfete ait soyut güç ve yetkinin İngiltere’nin gerek Suriye yöresinde ve gerekse Müslümanların oturduğu diğer kısımlarda uygulanmasını üzerine alır. Ulusal akımların önüne geçebilmek amacı ile Türkiye’de yeniden kurulacak olan meşrutî idareye karşı çıkabilecek karşı koymaları İngiltere Hükûmeti yatıştırmak için bir kolluk kuvveti ayıracaktır. Türkiye, Mısır ve Kıbrıs üzerindeki bütün haklarından vazgeçecek, özel ve yarı resmî nitelik taşıyan İngiltere Hükûmeti, konferansta Türk temsilcilerinin bu konudaki isteklerinin sağlanmasına yardımcı olacak ve bunun kabulünü sağlayacaktır. Sulh şartlarının kararlaştırılmasından sonra Padişah, 4 üncü maddedeki hususları genişletmek için İngiltere Hükûmeti ile ayrıca bir antlaşma yapacaktır. Bu antlaşmanın hükümleri gizli tutulacaktır. (4)Sultan Vahideddin’ in İngiliz himayesi isterken, Mustafa Kemal Paşa’ nın tam bağımsızlıktan yana oluşu, bir anda Maide Suresi 51 nci ayeti hatırlatıyor.
Maide Suresi 51 nci Ayet: “ Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları koruyucu edinmeyin. Onlar birbirlerinin koruyucusudurlar. Sizden kim onları koruyucu edinirse, o da onlardandır.” (Doç. Dr. Mustafa ÖZEL Meali)
Ayette geçen kelime “Velî”.
Sözlüklerde Veli: evliya, ermiş, dost, koruyucu, sığınılacak yasal savunucu, sığınılacak yasal koruyucu anlamları veriyor.
Ayet, emperyalizmin güdümünden/ himayesinden kaçınmak gerekir, şeklinde de yorumlanabilir.
Son Osmanlı Padişahı/ Halifesi Sultan Vahideddin’ nin, İngiliz egemenliğini kabul ederken; ATATÜRK’ ün ekonomik ve siyasî yönden tam bağımsızlığı istemesi, herhalde Türk tarihinin ilgi çekici ve ibret alınması gereken bir sayfası olmalıdır.
KAYNAKLAR:
(1).Türk Devrim Tarihi, Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı, Ankara, 1971, Sayfa 40.
(2) Gotthardna Jaeschke, Kurtuluş Savaşı ile ilgili İngiliz Belgeleri, Ankara, 1991, Sayfa 4’ ten Naklen.
(3)Further Correspondance Respecting Eastern Affairs. Part II. 1919No:34; Gotthard Jaeschke, a.g.e. Sayfa 5’ ten Naklen; Yusuf Hikmet BAYUR, Atatürk, Hayatı, Eserleri, Cilt I, Sayfa 270. ( Sadrazam Damat Ferid Paşa, bu memorandumu, 8 Eylül 1919’da, Amiral Webb’e hatırlattı. Belleten XXX.124)
(4). TİH, VI ncı Cilt, İstiklal Harbi’nde Ayaklanmalar, Sayfa 29-30; Kâzım Karabekir, Türk İstiklâl Harbimizin Esasları, Sinan Basımevi, İstanbul, 1951, Sayfa 158; Doç. Dr. Sina Akşin, İstanbul Hükûmetleri ve Milli Mücadele, Cem Yay.İstanbul, 1983, Sayfa 571 ; Reşat Ekrem Koçu, Osmanlı Muahedeleri ve Kapitülasyonlar, Muallim Halit Kitaphanesi, İstanbul, 1934, Sayfa 261; Salâhi R. Sonyel, “ İngiltere Dışişleri Bakanlığı Belgelerinin Işığı Altında 1919 İngiliz Osmanlı Gizli Antlaşması”, Belleten, C 34
AHMET AKYOL, YALOVA, 19 Mayıs 2017