Noel Ve Yeni Yıl

Yeni yıla girişler, dünyanın hemen her ülkesinde, yaygın toplumsal ve kültürel etkinliklerle kutlanır.

Haber Giriş Tarihi: 01.01.1970 02:00
Haber Güncellenme Tarihi: 01.01.1970 02:00
yalovamiz.com

Yeni yıla girilen Yılbaşı, Hıristiyan dünyasında kutlanan Noel ile bağlantılı değildir. Noel, Hazreti İsa’nın doğum günü olarak kabul edilen bir yortu günüdür. Noel’in tarihi Hıristiyan mezheplerine göre değişir. Genelde kabul gören görüş, Noel’in, 24/ 25 Aralık gecesi olduğudur. Ancak, Hazreti İsa’ nın doğumunu 6 Ocak’ ta kutlamayı sürdüren mezhepler de vardır.

Yılbaşında Çam Ağacı süslemesi geleneğinin de, (Hıristiyanların Noel kutlamalarında kullanmasına rağmen) Hıristiyan âdetiyle ilgisi yoktur.

Yaprak dökmeyen ağaçları ölümsüz yaşamın simgesi olarak kullanmak, eski Mısırlılar’ ın, Çinlilerin ve hatta Yahudilerin ortak bir geleneğiydi.

 Avrupalı paganlar arasında yaygın olan ağaca tapınma, Hristiyanlığı benimsemelerinden sonra da sürdü. Sonsuz hayat inancı, evlere yeşil yapraklı ağaç koyma geleneğiyle varlığını korudu.

Günümüzde geçerli olan ve kabul gören inanışa göre Noel ağacı, Almanya’nın batısından kaynaklandı. Ortaçağ’da Adem ve Havva’yı canlandıran gözde bir oyunun ana dekoru, Cennet Bahçesi’ni temsil eden ve üzerinde elmaların bulunduğu bir çam ağacıydı. Almanlar, Adem ve Havva yortusunda (24/25 Aralık gecesi) evlerine bir Cennet Ağacı dikerler, üzerine Komünyon’ daki kutsanmış ekmeği simgeleyen ince, hamursuz ekmek parçaları asarlardı; bunların yerini daha sonra değişik biçimlerdeki çörekler aldı. Ayrıca bazı yerlerde Hz. İsa’yı simgeleyen mumlar eklendi. Noel mevsiminde ağaçla aynı odada Noel piramidi ve Cennet Ağacı birleşerek Noel Ağacı’ nı oluşturdu.

İngiltere’ ye XIX.  yüzyılın başlarında ulaşan Noel ağacı dalları kurdele ve kâğıt zincirlerle asılmış mum, şekerleme ile süslendi.

Göçmenlerin Amerika’ya götürdüğü Noel ağacı, giderek moda oldu ve tüm dünyaya yayıldı.

Bir inanışta, bu geleneğin çıkış noktasının Doğu Anadolu olduğudur. Hristiyanlık öncesi Anadolu Tanrılar Panteonunda, yeni yıl tanrısını adı “Amanor” dur. Paganlık çağında avlanan hayvanlar Amanor onuruna çam ağaçlarına asılırdı; Noel gününde çam ağaçlarına çeşitli şeyler asılarak yapılan tören, Hristiyanlığa bu pagan geleneğinden geçmiştir.

Dünyaca ünlü Sümerolog Dr. Muazzez İlmiye Çığ’ a göre, ölüme meydan okumayı simgeleyen yaprak dökmeyen yeşil ağaçların çeşitli süslenmesi eski bir Türk âdetidir ve bu adet Türkler’ den tüm dünyaya yayılmıştır.

Çığ’ a göre, Eski Türklerde yerin göbeğinden göğe kadar bir ağaç tasavvur ediliyordu. “Hayat Ağacı” olarak tanımlanan bu ağaç, Sümerler ’de de vardı ve bu ağacın bir ucunda “Göktanrı” duruyordu.

Eski Türkler, evlerine getirdikleri küçük bir ağacın altına, o sene onlara güzel şeyler verdi diye Tanrı’ya hediyeler koyuyorlar; dallarına da yeni yılda  Tanrı' dan diledikleri şeyler için paçavra veya kurdele bağlıyorlardı.

Eski Türkler, yıl dönümlerinde büyük bayram ve şenlik yapıyorlardı. Bu şenliklerde güzel elbiseler giyiliyor, aileler toplanıyor, büyükler varsa ziyaret ediliyor, özel yemekler yeniliyordu.

Bu adet daha sonra Türkler yoluyla Avrupa’ya geçti.

 Sayın Muazzez İlmiye Çığ’ a göre, yaprak dökmeyen ağaçları süslemenin Hazreti İsa’nın doğum günü kabul edilen Hıristiyan yortusuyla en ufak ilgisi yoktur.

Bir televizyon kanalında ilâhiyatçı bir Profesörden dinlediğim, “Çam ağacı üçgen şeklindedir. Bu üçgen Baba- Oğul-Kutsal Ruh’ u simgeler. Bu yüzden evlere çam ağacı sokulması günahtır” düşüncesi koyu taassubun işaretidir ve dinle ilgisi olmayan saçmalıktır.

“Çam Ağacı kesiliyor”  diye karşı çıkmak da anlamsızdır. Zira artık Çam Ağacı görünümlü suni süs ağaçları kullanılıyor. Elbette kısa süreli bir eğlence için ormanlardan ağaç kesilmesi uygun bir davranış değildir!

Gelelim yeni yıla…

Yeni yıla giriş, genelde dünyanın her yerinde yenilenmeyi temsil eden çeşitli törenlerle kutlanır.  Değişik kültürlerde değişik biçimlere bürünen bu yenilenme öğesi, toplumun ve bireylerin atılım yapması amacına yöneliktir.

Yeni bir yılın başlangıcı, herkes için geleceğe umut besleme, güven duyma vesilesidir. Bunun için çok kişi, takvim yılının değiştiği saati neşeyle kutlar.

Tekrarlayalım: Bazı kişi ve guruplar, ısrarla yılbaşının Hazreti İsa’nın doğum günü olduğunu ve Müslümanların yılbaşı gecesini kutlamamaları gerektiğini belirtiyorlar.

Yeni yıla girişi kutlamak bir Hristiyan âdeti değildir. Yeni yıl kutlamaları Hıristiyanlıktan çok önceleri takvim yılının uygulamaya konulmasıyla başlamıştır

Bilinen ilk yılbaşı kutlamaları, Babil’de bahar ılımına ( Mart ortası), Asur’ da ise güz ılımına (Eylül ortası) en yakın ayda yapılırdı.

Mısırlılar, Fenikeliler ve Persler yılbaşını güz ılımında (24 Eylül), Yunanlılar ise M.Ö. V. yüzyıla kadar kış gündönümünde (21 Aralık) kutlardı.

Esasen yılbaşı bir takvim olayıdır ve dünyada tarih boyunca değişik takvimler kullanılmıştır.

Bunların çoğunda takvim başlangıcı değişiktir.

Örneğin: Hindistan’da kullanılan Samvat Takvimi’nde, M.Ö. 57 yılının 23 Şubat günü;

Budha Takvimi’nde, M.Ö. 544 yılının Pisak ayının dolunay günü;

Selefkiler Takvimi’nde, Selefkoslar’ın Gazze Zaferi’nden sonra M.Ö. 312’de törenle Babil’ e girişi takvim yıllarının başlangıcıdır.

Ayrıca, Mısır Takvimi, Babil Takvimi, Aztek Takvimi, Maya Takvimi, Musevi Takvimi, Hindu Takvimi, Çin Takvimi ve Tamil Takvimi gibi farklı özellikler gösteren takvimlerin kullanıldığını biliyoruz.

Güney Hindistan’da Dravit dillerinin konuşulduğu bölgelerde Tamil yılbaşısı kış gündönümünde üç günlük Pongal şenliğiyle kutlanır. Bu şenlikte hac ziyaretleri yapılır ve törenle yeni pirinç kaynatılır. Bangladeş’in yılbaşı şenliklerinde Ganj Irmağı ibadeti ön plâna çıkar. Güneydoğu Asya’daki yılbaşı kutlamalarında Budacılık öncesi yerli geleneklerinin ve Hindu kaynaklarının etkisi görülür.

Tayland’da Trut adıyla anılan yılbaşı karma bir özellik taşır. Çevredeki hayaletleri dualarıyla kovan Budacı keşişlere çeşitli armağanlar verilir. Hindu kökenli çeşitli tanrılara adak adanır. İnsanlar birbirlerine şakadan su atarlar. Genellikle kınanan kumar, üç gün süren bu şenlik boyunca serbesttir.

Çin’de resmi yılbaşı Ocak sonunda ya da Şubat başında başlar ve bir ay sürer. Yılbaşından önce cinler kovulur ve çeşitli oyunlar sergilenir. Ocak ve zenginlik tanrılarıyla atalara adaklar adanır.

Tibetliler’ de yılbaşı Şubat’ta şenlik ve ziyaretlerle kutlanır; ayrıca sıkı manastır kuralları geçici olarak gevşetilir.

Japonya’da 1-3 Ocak arasında kutlanan yılbaşı, ülkenin en sevilen şenliğidir.  Şenlik bazı kırsal yörelerde Ay- Güneş takvimine göre 20 Ocak- 19 Şubat arasındaki bir tarihte kutlanır. Baharın gelişi ve yeniden doğuşu ile ilişkilendirilen bu şenliğe Gancit-Su (İlkgün) ya da Şogatsu (Temel Ay) adı verilir. Yeni yılın ilk birkaç günündeki iyi ya da kötü talihin bütün yıl boyunca süreceğine inanılır.

Yılbaşı, takvimle ilgilidir. Modern takvimlerin temeli de VIII. yüzyılda atıldı. Jül Sezar, M.Ö. 46 yılında Jülyen takvimini kullandırmaya başladı; takvim son şekline İmparator Avgustus döneminde, M.S. VIII. yüzyılda kavuştu. Jülyen takviminde yılbaşı, 1 Ocak idi.

Jülyen takvimi, batı dünyasında XVI. yüzyıla kadar kullanıldı.

Alman matematikçi ve gökbilimci Christopher Clavius, kendi buluşu olan takvimi 1582 yılında Papa XIII. Gregory’ e sundu. Bu yeni takvimde yılbaşı, Hazreti İsa’ nın doğumu olarak kabul ediliyordu. Dünyanın güneş etrafındaki dönüş suresi olan 365 gün 6 saatlik zaman, bir gün olarak değerlendirilmişti.

Ancak Hazreti İsa’ nın ne doğum yılı, ne de doğum günü belliydi. M.Ö. VI ile M.Ö. II. yılları arasında doğduğu tahmin ediliyordu. Kısacası takvim başlangıcı sembolikti.

Bu yeni takvimde de Jülyen takvimindeki gibi 1 Ocak, yıl başı olarak düşünülmüştü; Jülyen takviminden Miladi takvime geçiş için ise Jülyen takvimine belirli sayıda gün eklemek gerekiyordu.

Papa XII. Gregory, bu yeni takvimi 4 Ekim 1582’ de kabul etti ve ertesi günü tüm Katolik ülkelerde yeni takvim kullanılmaya başladı. Önce Avrupa’ ya, daha sonra da tüm dünyaya yayıldı. Çağdaş dünyada ve özellikle Avrupa’ da müşterek ve kolektif hayatı kolaylaştırmak için, tarih içinde bir takım aşamalar geçiren Gregoryen Takvimi kullanılmaya başlandı.

Milât, velâdet (doğum) sözcüğünden gelen Arapça bir sözlüktür. Gregoryen ya da Milâdî takvimdeki başlangıç tarihi, önemle tekrarlıyorum, semboliktir.

*

Gregoryen Takvimi'ne (Miladî Takvim) göre oluşturulmuş zaman çizelgesinde başlangıç noktası yani 1 Ocak 1 tarihi olarak kabul edilir. Bu takvimde 0 yılı tanımlanmamıştır. Bu tarihten önceki tarihler Milattan Önce (M.Ö.), bu tarihten sonraki tarihler Milattan Sonra (M.S.) olarak tanımlanırlar. Ayrıca İsa'dan Önce (İ.Ö.) ve İsa'dan Sonra (İ.S.) terimleri de aynı anlamda kullanılır.

Orta Çağ Latincesinde Anno Domini "Efendimizin yılında" anlamına gelir. Batılı dillerde Anno Domini sözcüğünün kısaltması olan AD ile CE (Common Era/Christian Era) kısaltması da M.S. ile eşanlamlıdır.

BC (before Christ) ve BCE (before Common Era/before Christian Era) kısaltmaları ise M.Ö. anlamına gelirler.

*

 Papa Gregory’ e rağmen, bu yeni takvimin başlangıcına, yani 1 Ocak’a, özellikle Hıristiyanlar karşı çıktılar. Zira onlara göre 1 Ocak’ taki yılbaşı kutlamaları, 24/ 25 Aralık gecesi yapılacak Hazreti İsa’ nın doğum günü ( Noel ) kutlamalarını gölgede bırakacaktı.

Kiliseler, uzun süre yılbaşı kutlamalarına karşı çıkmalarına rağmen, sonunda olayı kabullenmek ve hoşgörüyle yaklaşmak gereğini duydular. Zira anladılar ki, 31 Aralık/ 1 Ocak gecesi yapılan kutlamaların dinî bir yönü yoktu.

 Türkler, önceleri 12 Hayvanlı Türk Takvimi’ ni kullanıyorlardı. Güneş yılına göre hesaplanan bu takvimden sonra Müslüman olunca, Hazreti Muhammet’ in Mekke’ den Medine’ ye göçünü başlangıç alan Hicrî Takvim’ i esas aldılar.

Ancak, Hicrî Takvim devlet işlerinde yetersiz kalıyordu. Bunun üzerine Türkler, Selçuklular döneminde bir süre Celalî Takvimi’ni kullandılar. Burada, güneşin Koç burcuna girdiği gün (Nevruz), Türkler’ in asırlar öncesinden beri kullana geldiği şekilde yılbaşı kabul edilmişti. Nevruz geleneği, Osmanlı döneminde de sürdü.

Birinci Mahmut döneminde, Julius Takvimi’ ne dayanan Rumî (Malî) Takvim’ e geçildi. Burada senenin başı 1 Mart’ tı.

Şubat 1917’ de, yani yine OSMANLI DÖNEMİNDE yapılan bir düzenlemeyle, tarih başlangıcı HİCRET aynı kalmak şartıyla, Gregoryen Takvimi ve yılı kabul edildi. Dikkatinizi çekerim, yılbaşı 1 Ocak oldu.

26 Aralık 1925’te ise Gregoryen Takvimi, Türkiye Cumhuriyeti’ nin tek ve resmi takvimi olarak kabul edildi.

Bir kere daha hatırlayalım:

Yılbaşının Hazreti İsa’nın doğum günüyle, yani Noel’le yakından uzaktan bir ilgisi yoktur. Yeni yıla girişi kutlamak bir Hıristiyan âdeti değildir. Yeni yıl kutlamaları Hıristiyanlıktan çok önceleri takvim yılının uygulamaya konulmasıyla başlamıştır.

Noel Baba tiplemesi ise, 1800’ lü yıllarda, tüketim kültürü bağlamında yaratılmış, çok farklı şekillerde tanımlanan bir kahramandır. Gerçekte Noel Baba’nın yaşadığını kanıtlayan hiçbir tarihi belge yoktur. Noel Baba, değişik kültürlere ait inanışların bir sentezi gibidir. Örneğin Noel Baba’nın çocuklara hediye dağıtmasının temelinde Roma ve eski İran inanışları vardır. Noel Baba’ya yakıştırılan sakalın kökeni eski İran’daki “Mog” adı verilen ateş rahiplerinin sakallarına, kırmızı kukuletası da yine “Mog” rahiplerinin başlıklarına kadar gider.

Bir inanışa göre: Noel Baba, Kuzey Avrupa ülkelerinin Hristiyanlık öncesi mitolojik kahramanıdır ve adı Santa Claus’tur. Kilise tarafından Aziz olarak kabul görmez. (Ancak, unutmayalım ki, Santa kelimesi Aziz demektir.)

Patara' da doğduğuna ve M.S. 350’lerde öldüğüne inanılan Aziz Nikolas başka, Hazreti İsa’dan önceki çağlarda yaşadığına inanılan Santa Claus, başka kişilerdir.

Bir başka inanışa göre ise: Aziz Nikolas, Barili Nicola, Myralı Nikolaos ve Santa Claus, aynı kişilerdir.

Noel Baba, farklı ülkelerde farklı adlarla tanınır. Noel Baba'nın adı Almanya'da "Der Weinachtsmann", Fransa'da "Pere Noel", Hollanda'da "Sinter Klass", Çin'de "Dun Che Lao Ren" dir.

YENİ YILDA:

Ülkemizde bireylerin adalet duygusuna duydukları saygı ve güvenin hiç eksilmemesini/ adalet mekanizmasının da uygulamalarıyla saygınlığına leke düşürmemesini;

Ülkemizin, bulunduğu coğrafyada ve tüm dünyada ekonomik ve siyasi yönden tam bağımsızlığını koruyarak saygınlığını yitirmemesini ve giderek arttırmasını;

Bulaşıcı virüsün yarattığı sosyal sorunların bir an önce çözümlenmesini ve toplum sağlığının yeniden kazanılmasını;

Tüm akraba, dost ve arkadaşlarımın ( sonuçta bu satırları sabırla sonuna kadar okuyan herkesin) yeni yılının sağlık, mutluluk, huzur ve başarılarla dolu geçmesini dilerim.

Sonuçta; yeni yıla girişi nasıl isterseniz öyle kutlayın, ya da kutlamayın, o sizin bileceğiniz şey!

GÜNÜN SÖZÜ:

ESKİMİŞ DÜŞÜNCELER, PASLANMIŞ ÇİVİLERE BENZER, SÖKÜP ATMAK GÜÇTÜR.

Ahmet AKYOL, 23 Aralık 2020