"Sultan Nevruz günü cemdir erenler,
Gönülle şaz oldu ehl-i imanın.
Cemal yari görüp doğru bilenler,
Himmeti erince Nevruz Sultan'ın."
Bu şiir, Pîr Sultan Abdal’ındır.
Çağdaş Kuzey Azerbaycan şairlerinden Balaş Azeroğlu'na ait bir şiirin başlangıcı da şu şekildedir:
"Nevruz bayramıdır, ilk bahar gelir,
Kışın el-ayağı yığışır demek.
Fakat ele bil ki, ona yar gelir,
Yaza teslim olup geri çekilmek."
Baharın başlangıcı ve "Yeni Yıl" anlamına gelen Nevruz, dünya üzerindeki bütün Türkler tarafından kutlanmaktadır.
Tarih sahnesine çıkan milletler, eğer kültürleri güçlü ve kalıcı ise, uzun yıllar bu sahnedeki rollerine devam eder; kültürlerini, gelenek ve göreneklerini, efsanelerini, destanlarını, kısacası maddî ve manevî bütün değerlerini kendisinden sonra gelecek nesillere aktarırlar.
Güçlü ve köklü bir kültüre sahip milletler, kurdukları çeşitli devletler tarih sahnesinden çekilseler bile yeni bir devlet ile hayatlarını devam ettirirler.
Türk Milleti, köklü tarihinin derinliklerine uzanan güçlü ve köklü bir kültüre sahip olan nadir milletlerden biridir.
Türkler, tarihin her safhasında, çeşitli bunalımlı ve buhranlı günler geçirseler bile, tarih sahnesinde kalmasını bilmişler, adları ve coğrafi alanları değişik bile olsa Türk adını silinmez bir damga olarak tarihin her safhasına vurmuşlardır.
Türkler, Anadolu’ya gelirken kültür miraslarını da yanlarında taşımışlardı.
Kültür, insana özgü bilgi, inanç ve davranışlar bütünüdür. Kültür, milletleri meydana getiren temel unsurlardan maddî ve manevî değerlerdir. Bu bakımdan milletlerin varoluş sebeplerinden en önemlisi, millî toplumun sosyal dokusu olan kültür unsurlarıdır.
Kültürün en önemli unsurlarından biri de mitolojik esaslardır. Bilindiği gibi, Türkler tarih boyunca bir çok dine girmişler, bunlardan çeşitli kültür kalıntıları, bir takım adetler olarak yeni bünyeye girerek günümüze kadar gelmişlerdir.
Kültür unsurları arasında en az değişen ve değişmenin en uzun süreli olanı örf ve adetlerdir.
Bayramlar da, her millette görülen ve toplumun bütün fertleri tarafından benimsenen ve gününde halkın bütün imkânlarıyla katıldığı ortak adetlerdendir.
Halkın hayatında millî ve dinî bayramların dışında bir de hayat felsefesinden, vicdanından doğmuş bayramlara, tabiatın değişmesinden kaynaklanan ve topluma mal olmuş bayramlar vardır.
Bunların içinde hiç şüphesiz kışın soğuğundan, karından kurtuluş; yeşeren, can bulan tabiata duyulan sevginin şekillendirdiği bahar bayramları oldukça önemlidir.
İlkbaharın başlangıcı Mart ayıdır. Divan-ı Lügat-it Türk’de, “Oniki Hayvanlı Türk Takvimi”nde, yılbaşı 21 Mart yani Nevruz günüdür.
Türkler, bu güne Yengi Gün derler.
Nevruz, Türk dünyasında “Sultan Nevruz” olarak kutlanır.
Bir bahar ve kurtuluş niteliğinde olan bu bayram, Ebulgazi Bahadır Han’ın “Şecere-i Türk” adlı eserinde naklettiği Ergenekon menkıbesi ile ilgili olup, eski Çin kaynaklarının verdiği tarihi bir olayın yankısıdır.
İşte o gün, yani 21 Mart günü, Türkler’de böyle bir bahar bayramı geleneğinin doğmasına sebep olmuştur.
Nevruz adının Farsça oluşu, aynı günün Farslar’da, Hindular’da da bayram olarak kutlanması, bu Türk geleneği gerçeğini hiç değiştirmez.
Bugün, bu bayram Türk topluluklarında: Nevruz, Noroz, Navrız, Ergenekon, Çağan, Yeni-Gün gibi adlarla kutlanmaktadır.
Örneğin, Kırgızlar, yeni yılın ilk gününe Nooruz adını vermekte ve bugün “Nooruz köcö” denilen özel bir yemek yemektedirler.
Batı ve Doğu Türkistan’da yaşayan Kazaklar’da Nevruz geleneği daha yaygındır.
Kırgızlar’da görülen köcö yemeği, Kazaklar’da da vardır. Kazaklar buna “Navrız Köcö” adını vermektedirler.
Orta Asya Türkleri’nde, özellikle Uygur, Kazan, Ufa ve Mişer Türkleri’nde Nevruz günü toplantılar yapılmakta ve özellikle “Ergenekon Destanı” okunmaktadır.
Tacikistan’da, Nevruz’un en önemli yemeği “Sumalak”tır.
Doğu Türkistan’da, Nevruz günleri Kaşgar televizyonu tarafından “Nevruz Bulak” adlı programlar yayınlanmaktadır.
Kafkasya Türkleri’nden olan Karapapaklar, Nevruz’u üç gün kutlarlar.
Dobruca bölgesinde, Nevruz geleneği bugün de yaşamaktadır.
Kırım Türkçesi’nde bu sözcük “Navrez”dir.
Batı Trakya Türkleri’nde Nevruz geleneği “Nevbris”, Yugoslavya Türkleri arasında “Sultan-ı Navrız” adıyla bilinir.
Azerbaycan’da Nevruz, yaradılışın tekrar yaşanmasını temsil eder. Noruz/ Yeni Yıl ya da Ergenekon diye bilinir.
Nevruz'un büyük bir coşkuyla kutlandığı Nebruz'da, Azerbaycan'da Nevruz semeni göğertilir. Yani, tohum çimlendirilir. Mezarlık ziyaretleri yapılır; bu ziyaretlerde fakirlere helva, pilâv ve diğer yiyecekler dağıtılır.
Sovyetler döneminde yasaklanmasına rağmen Nevruz geleneği ailelerde korunup saklandığı için, günümüzde yaşatılmakta ve coşkuyla kutlanmaktadır.
Türkmenistan’da Nevruz’da, halk gününü ülkemizdeki dini bayramlar gibi geçirir; kabir ve aile ziyaretleri yapılır. İnanışa göre, salıncaklara binenlerin, günahları dökülür.
Türkmen şairlerinin şiirlerinde, Nevruz’a bol bol rastlanır. Örneğin, Mahtum Kutu der ki:
“Bolmadı bize nasibin, istediğim güzden seni,
Dedin: Ötsün kış, taparım taze nevruzdan seni.”
Özbekler’de yakılan ateşin üstünden atlanarak günahlardan arınılır.
Ali Şir Nevâi’nin “ Sedd-i İskenderî” destanında Nevruz’un bayram oluşu hakkında şöyle denmektedir:
“Ki bu sür erür âlem efraz hem,
Hususen erür fasl-ı nevroz hem.”
Nevruz, Sovyetler Birliğinde farklı alfabe uygulamalarına rağmen, Türk toplulukları arasında iletişim köprüsü olmaya devam etmiştir.
Türkçe’nin farklı lehçelerini konuşan topluluklar, Nevruz sayesinde aralarında köken birliği olduğunun bilincine varmışlardır.
Ertuğrul Gazi törenleri, günümüzde Eylül ayı içinde yapılmaktadır. Ancak, bu törenler 2’nci Abdülhamit zamanına kadar Nevruz günü yapılırdı.
Bugün, Nevruz, Hazreti Ali’nin doğum günü ve Hazreti Fatma ile evlendiği günün yıldönümü olarak kutlanır.
Kanuni Sultan Süleyman dönemine kadar giden Manisa Mesir Bayramı da Nevruz’da yapılırdı.
Nevruz, Kava isimli bir demircinin zalim hükümdar Delhak’ı yenmesini anlatan bir efsane ile de özdeşleşmiştir.
Geçmişte Padişah ve devlet ileri gelenlerine “Nevruz Pişkesi” adıyla armağan ve divan şairlerince yazılmış “Nevruziyye” kasideleri sunulması da bu eski geleneğin uzantılarındandır.
Nevruz adı bir gelenekten öte, kişi adlarında, hatta aşiret adlarında kullanan Türk Milleti, bu gelenekle ilgili olarak, başka milletlerde görülmeyen edebiyatta, saray çevrelerinde ve halk arasında çeşitli yeni gelenekler yaratmıştır.
Binlerce yıldan beri Türk hakanları ve halk, bugünü örs üzerinde demir döverek kutlamaya başlarlar. Bu adet Türkler’deki demirciliğin millî sanat olması ve demir kültü ile açıklanabilir.
Bayram süresince de güreş, yarış, cirit gibi spor oyunları, halk oyunları ve mahalli gelenek haline gelmiş eğlencelerle coşku içinde kutlanılır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’ün, 21 Mart 1922’de, Keçiören bağlarında Nevruz şenliklerine katıldığını, hem de resimleriyle biliyoruz.
Sonuç olarak, 21 Mart günü, kısaca Nevruz, Türk dünyasının geçmişinden günümüze ve geleceğe uzanan bir bayramıdır.
Tüm Türk Dünyasında birlik ve beraberliğe, dostluğa, kardeşliğe, sevgiye, bolluk ve berekete vesile olan, Nevruz Bayramı kutlu olsun.
Ahmet AKYOL, YALOVA, 20 Mart 2018