303 yılında, İzmit’te yapılan büyük Hristiyan katliamında din uğruna öldürülen Lukianos adında bir aziz, bu köye gömüldü.
Bölgenin stratejik konumunu çok iyi değerlendiren Doğu Roma (Bizans) İmparatoru Constantinus I (325-337), hem bu azizi dinî anlamda onurlandırmak, hem de annesinin adını sürdürmek için, köyü büyüterek yeni binalar yaptırdı. Civardaki halkı, burada oturmaya mecbur etti. Yeni oluşturulan kentin adını da, annesi Helena’nın adından esinlenerek Helenopolis (Helen’in Şehri) yaptı.
Dönemi inceleyen tarih yazarları, şehrin kuruluşunu, etrafını çeviren surları, Aziz Lukianos’un mezarının üzerine yapılan tapınağı uzun uzun anlatırlar.
Tarih boyunca önemini koruyan Hersek bölgesinde, Birinci Haçlı Seferi ( 1096) sırasında, Romalıların Kibotos, Lâtinler’in Civetot adını verdikleri müstahkem bir mevkii yer alıyordu.
Bazı kaynaklarda, Kibotos civarında büyük bir saray olduğuna dair kayıt vardır.
Birinci Haçlı Seferi sırasında, Haçlı öncüleri, İstanbul’dan sonra karayolunu takiben İzmit’e geldiler, buradan Marmara Denizi güney sahili boyunca yürüyerek, bugünkü Hersek Mahallesi civarında bulunan Kibotos adı verilen müstahkem bölgeye yerleştiler.
Haçlılar, burada gereken hazırlıkları yaptıktan sonra, Dragon Vadisi’ni ( bugünkü adıyla Yalakdere Vadisi) takiben İznik civarına akınlar yaptılar.
Başlangıçta bir şaşkınlık yaşayan Selçuklular ise, giderek toparlandılar ve Haçlılar’a karşı harekete geçmek için zaman kollamaya başladılar.
Uzun sürmedi.
Haçlı sürüsü, yeni bir yağma ve talan için, Yalakdere Vadisi boyunca İznik’e doğru ilerlerken Selçuklular’ ın baskınına uğradılar.
Selçuklular, 21 Ekim 1096 günü, vadi içinde pusuya yattıkları bölgede, Haçlı sürüsünü tuzağa düşürdüler ve daha sonra kaçanları takip ederek, Kibotos’ a kadar geldiler.
Haçlılar, Kibetos’ta yapılan son derece kanlı muharebede büyük bir mağlubiyete uğradılar.
Kurtulabilen 3 000 kadar Haçlı, deniz kıyısında bulunan eski bir saraya ulaşmayı başardı. Saray çoktan terk edilmişti, ne kapısı, ne penceresi vardı. Buna rağmen Haçlılar, hemen kapı ve pencerelere odun tıkayarak uydurma da olsa kendilerine bir savunma mevzii hazırladılar.
Durumu öğrenen İmparator, buraya gemilerle takviye kuvveti gönderince, Selçuklular çekildiler.
Gautier Sans Avoir, Renaud de Breis, Foulque d’Orleans, Hugo von Tübingen, Valter von Teck, Konrad ve Albert von Zimmern gibi tanınmış şövalyeler öldürülenler arasındaydı.
Godefroi Burel, Gautier de Breteuil, Guillaume de Poissy, Heinrich von Schvarzenberg, Friedrich von Zimmern ve Rudolf de Bandis gibi tanınmış şövalyeler de ağır yaralı olarak kurtulabildiler. ( Kaynak: Ahmet Akyol, Zaman Tüneli’nde Yalova)
Steven Runcıman’ın yazdığı, “ Haçlı Seferleri Tarihi” isimli kitabın 103 ncü sayfasında şöyle bir ifade vardır:
“ Zimmern Vekayinamesi (s.9) Civetot’da öldürülen Almanlar’ın bir listesini ihtiva etmektedir.”
Öneriyorum:
Hersek meydanında, arkeologlar ve sanat tarihçileri tarafından uygun görülen yere, Haçlı Seferleri’ni ve bölgedeki muharebeyi anlatan bir anıt yapılabilir.
Anıtın açılışı uluslararası bir etkinlikle yapılabilir.
Hatırladığım kadarıyla, Türkiye’nin hiçbir yerinde, Haçlı Seferleri’ni anlatan ve o günleri hatırlamamıza yardımcı olan bir anıt yok. Olay, Osmanlı öncesi döneme ait olduğu için kimse önemsemiyor. Oysa bu Anadolu’nun tarihi, bizim tarihimiz. Hele hele günümüzde, Haçlı seferlerinin sebep ve sonuçlarının çok iyi bilinmesinde yarar var.
Çanakkale’de, 25 Nisan’larda yapılan etkinlikler (örneğin Şafak Ayini) gibi, burada neden Haçlı seferleriyle ilgili uluslararası arası etkinlikler ( sempozyum- konferans- sergi- konser, vb) yapılmasın?
Yalakdere Vadisi ve eski İpek Yolu ile İznik bağlantısı düşünülerek neden İnanç Turizmi olmasın?
İznik’ten Yalakdere yoluyla Hersek’e gelinirken, Samanlı Dağı tırmanılıp, tam denizin görüldüğü hakim noktada, ünlü Pashakios Manastırı bulunuyordu. Patrik Arsenios Autoreinos, 1259 yılı sonbaharında, makamını ve İznik’i terk ederek bu manastıra gelmişti.
Hersek civarındaki Civetot veya Kibotos ile ilgili kalıntılar, sur kalıntıları, dinî anıt kalıntıları, Haçlılar’ın sığındıkları saray kalıntıları, Yalakdere vadisindeki Pashakios Manastırı kalıntıları mutlaka ortaya çıkarılmalıdır.
Yalova, tarihi ve turistik bir yer değildir. Yalova ve civarında, yerli ve yabancı turistlerin rağbet edeceği tarihî- dinî yapılar yoktur. Termal de tek başına mevcut kullanım anlayışıyla yeterli değildir
Bu bakımdan Türkiye’de çok daha gelişmiş cazibe merkezleri var.
Yalova, sanayi tesislerinin Marmara Denizi’ni kirletmesi yüzünden, denize girmek için düşünülen bir yer olma vasfını ise yıllar önce kaybetti.
Artık, turizme bilinen anlayışla değil de, evrensel bir gözle yaklaşmak gerekiyor.
Bu konuda fikir jimnastiği yapanlara, Kibotos Muharebesi’ni hatırlatmak istedim.
Ahmet Akyol, Yalova, 21 Ekim 2017